31 Mart 2010 Çarşamba

Dölyolunda Oluşan Değişimler 0 yorum

31 Mart 2010 Çarşamba |
DÖLYOLUNDA DEĞİŞİKLİKLER
Menopoz yıllarının en rahatsız edici yakınmaları dölyolu mukozasının incelmesi, kuruması ve duyarhlaşmasıdır. Buna karşın pek çok kadın bu belirtileri doktoruyla konuşmaktan çe­kinir. Doğurgan yaşam boyunca, östrojen, dölyolunun ıslak, sağlıklı kalmasını, iyi beslenmesini sağlar. Östrojen düzeyi düş­tükçe dölyolunda dramatik değişiklikler ortaya çıkar. Mukoza­daki hücreler incelip kurumakla kalmaz, kendilerini bakterilere karşı koruyamaz hale gelirler. Menopozdaki kadınlarda iltihap­lı dölyolu akıntıları sık görülür.

Dölyolunda oluşan bu değişik­likler kimi zaman idrar yolunun ağzım da içerir; menopozdaki kadınların çoğunda sistit, idrar yaparken ağrı, yanmadan yakın­ma vardır. Yanlışlıkla bu belirtilerin bir bakteri enfeksiyonu ne­deniyle ortaya çıktığı düşünülürse, dikkatsizce kullanılan anti­biyotikler var olan mantar enfeksiyonunu artırabilir, bu da döl­yolu yanmalarının daha da kötüleşmesine neden olur.

Cinsel işlev: Dölyolundaki hücreler dölyolunu ıslak tutmak için salgıladıkları kaygan maddeyi artık salgılayamadıklan için cinsel ilişki de zorlaşır, hatta kimi zaman ağrılı olur (disparö-nia). Cinsel ilişkinin ağrılı olması, isteksizliğe, cinsel ilişkiyi en­gellemeye, hatta eşinizle ilişkilerinizin sürekli kötüleşmesine yol açar. Yani, dolaylı olarak ağrılı cinsel birleşme, cinsel istek azalmasına neden olur.

Ne var ki, menopoz sırasında ve menopozdan sonra cinsel isteklerinde artış olduğunu söyleyen kadınlar da vardır. Bu so­rununuzu, eşinizle konuşarak, ona bu durumun menopozun doğal bir sonucu olduğunu anlatarak çözebilirsiniz. Size anlayış göstermesini isteyin; pratik bir önlem olarak da kayganlaştırıcı bir krem kullanın. Ayrıca lokal tedavi için hormonlu kremler kullanabilirsiniz. Tabii hekiminizin önerdiği dozda kullanmalı­sınız. Bazı hormon kremleri duyarlılık ve kaşıntıyı azaltabilir, ancak dölyolunu eski sağlıklı durumuna döndürecek hiçbir krem yoktur. Bu ancak, iğne yoluyla ya da ağızdan alman hor­mon tedavisi ile mümkün olur. Menopoz sırasında vücutta o kadar çok değişiklik olur ki, bazı doktorlar bir menopoz sendromundan söz eder.

Menopozla ilgili olduğu sanılan belirtiler ara­sında; baş dönmesi, baş ağrısı, uykusuzluk, yorgunluk, enerji yitimi, karında şişkinlik, sindirim sorunları, ağrı, bağırsaklarda gaz, kabızlık ve ishal gibi, nefes darlığı ve çarpıntı vardır. Bu be­lirtilerin hiçbirinin belirli bir zamanı yoktur, günden güne, kişi­den kişiye değişir. Unutmayın ki bazı kadınlarda hiçbiri görül­meyebilir. Osteoporoz nedeniyle ortaya çıkan sırt ağrısı ve ek­lem ağrıları dışında pek azmin menopozla dolaysız ilgisi oldu­ğu kanıtlanmıştır. Belkemiği osteoporozunun kadınlarda erkek­lere oranla dört kat fazla olduğu bilinmektedir.

read more

Kadınlarda İdrar Kaçırma Sorunu 0 yorum

BAYANLARDA İDRAR KAÇIRMA SORUNU
İdrar kesesi, böbrekler tarafından üretilen idrarın biriktiği ve tuvalete gidilmesi uygun olan bir zamana kadar saklandığı bir organdır.
Menopozda idrar kaçırma sorunu bu dönemin en rahatsız edici sorunlarındandır. Bu sorun, günlük işleri yaparken, güler­ken, öksürürken, yürürken, egzersiz yaparken, oturur veya yatar durumdan ayağı kalkarken idrar kaçırma şeklinde görülebilir. Diğer bir idrar kaçırma tipi de, tuvalete yetişememe şeklindedir.

Hangi durumlarda görülür? İdrar kaçırma sorunu; aşırı ve zor doğum yapmış, daha önce cerrahi işlem görmüş, menopoz döneminde bel fıtığı gibi omurilik sorunları yaşayan her 10 ka­dından 8′inde görülür. İdrar kaçırmanın asıl nedeni, leğen ke­miğinin tabanında yerleşmiş kasların ya da mesane boşalmasını kontrol eden kasların zayıflamasıdır. Kısaca tedavi seçenekleri üzerinde duralım: İlaç tedavisi, davranış ve kas tedavisi, cerrahi müdahale başlıca tedavi seçe­nekleridir.
Günümüzde daha az keşi ile yapılan bazı operasyon teknik­leri ile idrar kaçırma sorunları kolaylıkla çözülebilir. Ortalama 30-40 dakika süren bu operasyonlar, lokal ya da spinal, yani bel bölgesine şırınga ile verilen anestezi ile yapılır, hastanın şuuru açıktır, ancak herhangi bir  veya ağrı duymaz. Hasta, aynı gün ya da ertesi gün taburcu edilir. Operasyon sonrasında ağrı, kanama, kaşıntı, kabızlık ya da oturamama gibi sorunlar ortaya çıkmaz. Uzun süreli hasta takip sonuçlan, yüzde 100′e varacak şekilde başarılıdır.

read more

Menopoz Döneminde Ateş Basmaları 0 yorum

ATEŞ BASMALARI
Menopozda kadını en çok rahatsız eden bulguların başında ateş basmaları gelir.
Aniden cildin kanlanması artar. Parlak pembe renk alır, ter­lemeye başlar. Gece terlemesi sıcak basmalarıyla birlikte olabi­leceği gibi ikisi de tek basma olabilir. Bazı kadınlarda sıcak bas­maları hiç olmaz, çok azında yıllarca sürer. Çoğu kadında bir yıl kadar ciddi sıcak basması sürer, daha sonra yavaş yavaş geçer.
Sıcak basmalarının ortaya çıkması için kandaki östrojen mikta­rının belirli bir düzeye düşmesi gerekir, çünkü bu durum ne menopoza girmemiş kadınlarda ne de âdetten tümüyle kesilmiş kadınlarda görülmektedir. Bu östrojen düzeyi her kadında deği­şiktir. Kandaki östrojenin düşüş hızına göre sıcak basmaları uzun sürer ya da kısa zamanda yok olur.

Gece terlemeleri: Bazı kadınlarda uykusuzluk yaratan, yatak örtülerini üzerlerinden attıran ve serinlemek için yataktan çık­malarını gerektiren gece terlemeleri olur. Hemen her zaman uy­ku düzeni ciddi olarak bozulur; uzun süren gece terlemeleri olan bir kadın uykusuzluktan yorgun düşebilir. En belirgin özellik kimi zaman gecede birkaç kez yatak çarşaflarını değiştirtecek aşırı miktarda terlemedir.

read more

Menopoz Belirtileri 0 yorum

MENOPOZ BELİRTİLERİ
Âdet kanamaları başladıktan sonra yükselen FSH (folikül. stimülan hormon) düzeyine yumurtalıklar her ay bir yumurta folikülü olgunlaştırarak yanıt verir. Luteinizan hormonun yükselmesi folikülü yırtarak olgunlaşan yumurtanın dışarı çıkması­nı sağlar. Folikül önce östrojen, ovulasyondan sonra östrojen ve progesteron yapar. Menopoza doğru yumurtalıklar FSH’ye kar­şı direnç kazanır ve yanıt olarak yumurtayı olgunlaştırmaz. 30-40 yıl âdet gördükten sonra, kadının yumurtalıklarında bulunan yumurtalardan çoğu tükenmiş olur.
Menopoz Belirtileri
Hipofiz bezi kimi zaman yüksek düzeyde FSH salgılayarak yumurtalığın biraz daha çalışmasını sağlar. Sonunda yumurta­lık tümden durur. Östrojen ve progesteron düzeyleri inip çıkar, arada bir âdet atlar, kanamalar azalır. Kimi zaman rahatsız edici belirtiler olur. Menopoz aşağıdaki biçimlerden herhangi birinde olabilir:
- Âdet kanamalarının aniden kesilmesi çok seyrektir. Kimi zaman bir âdet atlayana dek çok düzenli kanamalar olur; atla­yan âdetten sonra bir daha hiç olmaz.
- Daha sık görüldüğü gibi, birkaç ay âdet görürsünüz, birkaç tane atlar; daha sonra birkaç normal âdet daha olur. Kanamala­rın arası uzar, sonunda kesilir.- Âdet kanamalarınızın miktarı gittikçe azalır, süresi kısalır, sonunda durur. 50 yaşın altındaysanız ve 12 aydır âdet görmüyorsanız, 50 yaşın üzerindeyseniz ve altı aydır âdet görmüyorsanız âdetlerinizin tümden kesildiğinden hiç kuşkunuz olmasın. Klimakteryum sırasında sık sık ve kanama miktarı fazla âdet görmek nor­mal değildir. Dölyolundan pıhtı halinde kan gelmesi de normal değildir. Âdetler arasında ya da cinsel ilişkiden sonra kanama ya da ağrılı âdet görme kesinlikle tehlike işaretidir. Bunların hiçbiri normal menopoz belirtisi değildir. Herhangi biri başınıza geldiği zaman hemen doktorunuza danışın.

Östrojen, progesteron ve FSH’nin düzeylerindeki değişimler pek çok gerçek ve rahatsız edici belirtiye yol açar: Östrojen ve progestoron yapımı tümden durduktan sonra belirtiler gerçek bir hormon yetersizliğine bağlı olarak sürer. Her kadın meno­poz belirtilerinden yakınır; en sık üç belirtisi görülür: sıcak bas­maları, gece terlemeleri, dölyolunda salgı eksikliği. Tüm bu belirtiler kandaki östrojen miktarının düşmesine bağlanmıştır. Bu düşüş aynı zamanda osteoporoz olarak bilinen, kemiklerden kalsiyum ve protein kaybına neden olur. Dışarıdan ek olarak östrojen almayan kadınların yaklaşık yüzde 20’sinde menopozdan sonra bu durum gelişir.

Eklem ve kas ağrıları da menopozda görülen şikâyetlerin arasında sıkça gözümüze çarpar. Artan bu eklem ağrılarının ço­ğunun nedeni hormon düzeyinin azalmasına bağlı olarak orta­ya çıkar. Burada ayırıcı tanı çok önemlidir. Göz kuruluğu menopoz sonrası oldukça sık görülür.Yapay gözyaşı ilaçları ile bu sorun kolayca tedavi edilir.

read more

Menopoz Döneminde Uyku Sorunları 0 yorum

Menopozda Uyku Sorunu
Mus dediğimiz bölgeden kaynaklanan bazı nöral, yani sinirsel yollarla ilgili, bazı hormon salgılarına bağlıdır. Yaş ilerledikçe erkeklerde görülen uykusuzluk  sorunu, daha doğrusu uyuyamama sorunu kadınlardakine de benzerlik arz eder. Araştırma­cılar uykusuzluğun multi faktöriyel denen yani çok çeşitli et­kenlere bağlı olduğunu, bu arada kişilik yapısının, toplumsal kültürel etkenlerin kadının duygusal yaşamını ve genel iyilik durumunu etkilediğini ileri sürmektedirler. Bu etkileşimin Me­nopoz  döneminde daha da fazla olduğu belirtilmektedir.

Vücutta yapılan östrojenler, vücutta iletişimin sağlandığı sinirlerdeki nörotransmitterler denilen iletişim noktalarını etkile­mektedirler. Bunlar da beyinde uyku mekanizmasında önemli yer tutan serotonin denen maddenin salgılamasını etkiler. Me­nopozda östrojen seviyesinin azalmasına bağlı olarak yukarıda değindiğimiz nörotransmitterlerde iletişim negatif yönde geliş­mekte ve uykuya yardımcı olan serotonin dediğimiz maddede azalmalar olur. Bazı araştırmacılar menopozdaki uykusuzluğu bu şekilde açıklamaya çalışmaktadırlar:

Ancak bu klinik şikâyetlerin her kadında aynı şiddette olma­dığını görüyoruz. Bazı kadınlar menopoz şikâyetlerini oluştu­ran belirtileri çok hafif bir şekilde yaşamakta, hatta bazıları da bu yılları hiçbir şikâyet olmadan atlatmaktadırlar. Uykusuzluk dahil bütün bu şikâyetlerin her kadında menopozda görülmedi­ğini saptamaktayız. Bazı araştırmacılar bu görülen biyolojik şikâyetlerin kadının duygusal yapısı ve kişisel psikososyal et­kenler ve kadının dinginliğinin derecesine bağlı olduğunu ileri sürmektedirler.
Menopozda uykusuzluk şikâyeti olan pek çok kadın hormon tedavisi sonucu bu sorundan kurtulmaktadır.

read more

Sağlıklı Bir Kadın Olmanın Kuralları 0 yorum

SAĞLIKLI BİR KADIN OLMANIN YOLLARI
Türkiye’de her geçen gün iş yaşamına girip yöneticilik ya­pan, sorumluluk isteyen görevler üstlenen kadınlar arttıkça, sa­dece köyde, tarlada değil, fabrikalarda çalışan kadınların sayısı arttıkça, sağlık konusu kendileri ve işverenleri için daha da önemli olmaktadır. Günümüzde Türkiye’de de menopoz çağın­da çalışan kadınların sayısı artmıştır.
Sağlıklı olmak doktorların yardımıyla olduğu kadar sizin de elinizdedir. Bunun için, siz kendiniz dengeli beslenip, gerekli egzersizi yapıp günlük gerginlikler karşısında gevşeyebilir, uy­gun giyecekler giyip düzenli sağlık denetimleri yaptırabilirsi­niz.
Menopozda sağlığınıza daha da fazla özen göstermelisiniz. Son 10-15 yıl içinde dengeli beslenme kavramı köklü bir deği­şikliğe uğramıştır. Daha önceden, besinlerimiz gereken en az miktarda protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineralleri kapsadığı sürece, gerekli enerjiyi sağlamak için her şeyi yiyebi­leceğimiz düşüncesi yaygındı. Bu seçme özgürlüğü karşısında, çoğumuz çok fazla protein, çok fazla doymuş yağ ve çok fazla rafine karbonhidrat içeren bir diyet seçiyorduk. Özellikle yurt­dışından gelen sanki “yeni bir modaymış” gibi ülkemize büyük şehirlere gelen bazı dünyaya yayılmış büyük isimli ve “fast food” denen yiyecek satan yerlerin ne kadar sağlıksız olduğu ar­tık bilinmektedir. Bu tür yerlerde yemek yeme alışkanlığı, taze meyve, tahıl ve bağırsakları çalıştıran öbür besinleri çok az al­mamıza neden olmaktadır. Daha da kötüsü ızgara yapacağımı­za yiyecekleri kızartıyor, kızartmak için de hayvansal yağlan kullanıyorduk. Çoğumuz uzun vadede sağlığımıza zararlı ola­cak besinleri alıyorduk.

Sağlıklı geleneksel Türk mutfağı, zeytinyağlı Akdeniz ve Os­manlı saray mutfağı yerine son yıllarda hızlı yaşam, “hızlı gıda” denen hamburger türü sağlıksız yiyecekleri karşımıza çıkardı. Bir zamanlar bu duruma çok seyrek rastlanırken giderek yay­gınlaşmıştır. Ancak bütün diyetisyenlerin önerileri ile halkımız tekrar bu sağlıksız beslenme şeklinden uzaklaşarak zeytinyağlı yemekleri içeren geleneksel Türk mutfağına dönmektedirler. Gerçekten son yıllarda geleneksel sulu ev yemeği, geleneksel Türk mutfağı sunan lokantalar artmaktadır.
Şimdi size dengeli beslenme ile ilgili bazı bilgiler vermek is­tiyorum: Geçen yüzyılın en büyük katili denilen kalp hastalıkla­rının az rastlandığı toplumlarda yapılan bilimsel araştırmalar dengeli beslenme terimine açıklık getirmiştir. En belirgin deği­şiklikler protein, yağ, karbonhidrat ve posalı yiyecekler alımm-dadır. Menopozda doğru beslenme daha da önem kazanır.

Kanserli hastaların uyması gereken özel diyet var mı?
Hayır, yok. Kanserli olsun, olmasın, herkes iyi ve dengeli bir şekilde beslenmelidir. Çoğu birey için bu, yedikleri yağlı besinleri azaltmak ve daha fazla taze meyve, sebze yemek anlamına gelir. Bu genel sağlık için standart bir öneri olup, bir tamamlayıcı tedavi değildir! Böyle bir diyet sizin için olduğu kadar beraber yaşadığınız kişiler için de faydalı ola­bilir.

read more

Kalori ve Enerji 0 yorum

Kalori ve enerji: Su dışında hemen her besin maddesi enerji sağlar. Bir besin maddesinin enerji içeriği kalorilerle, daha doğ­rusu kilokalorilerle ölçülür. Yağ en zengin enerji kaynağıdır ve 30 gramda yaklaşık 250 kaloriyle kalori içeriği bakımından da başta gelir. Proteinler sırada ikincidir ve 30 gramda 100 kalori içerirler. Karbonhidratların 30 gramında ise 40 kalori vardır.

Vücudumuz enerjiye iki nedenle gerek duyar: birincisi bütün yaşamsal işlevleri yürütmek için. Yani, kalbin çalışmasını, akci­ğerlerin nefes almasını, sindirim sisteminin (bazal metabolizma) sağlamak için. ikincisi, aktif hareketler sırasında kasların harca­dığı enerjiyi karşılamak için. Her iki süreçte harcanan enerji miktarı bireyden bireye değişir; bu yüzden her birimizin enerji gereksinimimiz de değişiktir.
ÖRNEK Toplam kalori BOYA UYGUN KİLO
DENGELİ BESLENME değeri: 2200 Boy İnce Normal Yapılı
Sabah kahvaltısı: Öğle yemeği: 1.52 45.4 49.5 53.6
180 mi. Portakal suyu (96) 180 mi. Domates çorbası (120) 1.55 47.2 50.9 55.0
15 gr. Mısır gevreği (54) Peynir salatası: 1.57 48.6 52.2 56.8
120 mi. Süt (72) 60 gr. Yağlı kaşarpeyniri (190) 1.60 50.0 53.6 58.1
60 gr. Haşlanmış yumurta (80) 30 gr. Maral (30) 1.62 51.3 55.4 60.0
60 gr. Kızarmış kepekli 75 gr. Domates (10) 1.65 52.7 56.8 61.3
ekmek (136) 45 gr. Pancar (18) 1.68 54.5 58.6 63.1
15 gr. Tereyağı (105) 1 çorba kaşığı yağ, sirke (60) 1.70 55.9 60.0 64.5
Çay veya kahve (0) 60 gr. Ekmek (136) 1.73 57.2 61.8 66.3
60 mi. Süt (36) 15 gr. Tereyağı (105) 1.76 59.0 63.6 68.6
15 gr. Şeker 150 mi. Yoğurt (110) 1.78 60.4 65.4 70.9
Kahve (0) 1.81 62.2 67.2 73.1
60 mi. Süt (36) 1.83 64.0 69.0 75.4
7.5 gr. Şeker (28)
Toplam kalori: 635 Toplam kalori: 643

Öğle yemeği öncesi: İkindi Yemeği
Kahve (0) çay (0)
60 mi. Süt (36) 60 mi. Süt (36)
7.5 gr. Şeker (28) 15 gr. Şeker (56)
Toplam kalori: 64 Toplam kalori: 92

Akşam yemeği:
Yarım kavun (58)
90 gr. Yağsız ızgara et (240)
90 gr. Taze fasulye (6)
120 gr. Fırınlanmış patates (70)
120 gr. Limonlu dondurma (120)

read more

Menopoz Döneminde Beslenme 0 yorum

BİTKİLERDEN FAYDALANMA
Türk kültüründe “otacı” adı verilen bitkisel tedavi uzmanla­rı, Türklerin Şamanist olduğu 10. yüzyıl öncesine ve yüzyıllarca öncelere Orta Asya Türk topluluklarına ve boylarına kadar gi­der. Bitkilerden faydalanma deyince aklımıza genelde Osmanlı-Türk kültürünün önemli bir dalı geliyor.Bursa, Konya, Mardin, İzmir ve Diyarbakır gibi şe­hirlerimizde bitkilerden faydalanma geleneği yaygın olarak sürmekte. Ayrıca Şam, Niş, Musul, Selanik, Bağdat, Kosova gi­bi bugün için Türkiye sınırları dışında kalmış eski Osmanlı şe­hirlerinde de bitkilerden faydalanma geleneğinin sürdüğünü iz­liyoruz.
Esasen hangi gıdanın ve ne kadarının sağlıklı, hangisinin za­rarlı olduğu tartışması bitmek bilmiyor. Günümüzde diyetlerin ve gıda ürünlerinin çeşitliliği giderek çoğaldıkça “sağlıklı bes­lenmek” zorlaşıyor. Çünkü daha birkaç yıl önce savunulan bes­lenme rejimlerinin bazıları, bugünün uzmanları tarafından red­dediliyor.
Konumuz menopoz ve buna bağlı olarak kemiklerde osteoporoz gibi sorunların yaşanması olunca, hemen aklımıza kaba-yonca, arpa, karahindiba çiçeği, ısırganotu, maydanoz, kuşbur­nu ve avizeağacı gibi kemikleri güçlendirmeye yarayan bitkiler geliyor. Ardıç tohumu, aspir, eğir kökü, hardal tohumu, mısırpüskülü, sandalos ve terebentin de kemiklerdeki ağrıları ha­fifletici özelliğe sahip bitkiler.

Menopozda kalsiyum ve D vitamini açısından zengin gıda­lar tüketmek gerekiyor. Brokoli, kestane, istiridye, karahindiba yeşilliği, dilbalığı, lahana, somon balığı, deniz mahsulleri, su­sam tohumu, karides, soya fasulyesi ve tahin kalsiyum açısın­dan zengin gıdalardır. Değişik zamanlarda hububatlar ve kalsi­yumlu gıdalar tüketmek önemlidir. Hububatlar kalsiyumla bağlanan bir madde içermektedirler. Ancak kalsiyumu uyku­dan önce almak gerekiyor, çünkü kalsiyum en iyi uykuda emi­liyor.
Badem, kuşkonmaz, pancar, pazı ve ıspanak tüketiminizi sı­nırlandırın. Bu gıdalar kalsiyum emilmesini engelleyen “oksalik asit” bakımından zenginler.

Vejetaryen kadınlar et yiyenlere oranla daha az kemik erime­si sorunuyla karşılaşıyor. Kemik erimesinin kafein, yani kahve ile bağlantılı olduğunu unutmayın. Bir araştırmaya göre günde 300 mg (üç fincan) kafein verilen insanların idrarlarında içme­yenlere oranla daha fazla kalsiyum bulunuyor.
Karaciğer başta olmak üzere tüm organlara zarar veren alko­lün, olumsuz etkilerinden kurtulmak için toksinlerden armdırı-cı sebze ve meyve diyetlerine başvurun. Kırmızı yonca ve dulav-ratotu gibi kanı temizleyen bitkilerin çaylarını için.

Toksinlerden arınmak için haftada iki günü sadece sebze ve meyve yiyerek, bunların sularını içerek, zeytinyağı tüketerek, soyalı ürünlere ağırlık vererek geçirdiğiniz takdirde kanınız çok daha kolay temizlenecektir. Böyle bir diyeti bir kez, bir-iki haf­ta süreyle uyguladığınız takdirde metabolizmanız hızlanır. An­cak bu tarz bir diyeti uzun süre uygulamakta fayda var. Meyve ve sebzeler, yüksek oranda toksin atıcı etkiye sahiptirler. Sindi­rim sistemini desteklerler. Bol miktarda su tüketimi böbreklerin çalışmasını sağlarken, toksinlerin atımını da kolaylaştırır. Lif ve mineral zengini oldukları için toksinlerden arındırma progra­mınızın içine kuru baklagilleri de katmanız uygun olur. Papat­ya, nane gibi sakinleştirici bitkilerin çayları, sindirimi arındırıcı bir etkiye de sahiptir. Zencefil, kimyon, hindistancevizi ve kiş­niş de toksin atıcı maddeler arasında sıralanabilir.

Kolesterol vücutta, beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere, yaygın olarak bulunan, mum kıva­mında bir maddedir. Gıdalarla alınır veya vücut tarafından üre­tilir. Gıdalarla alman kolesterolün tamamı et, süt, yumurta gibi hayvansal kaynaklıdır. Eğer kolesterolünüz yüksek ise, elma, muz, havuç, tatlı su balığı, kurutulmuş fasulye, sarımsak, üzüm ve zeytinyağı içeren bir diyet uygulayın. Lifli sebze, meyve ve hububatları daha sık tüketmeye çalışın, örneğin fasulye, kahve­rengi pirinç, yulaf. Bol taze meyve ve havuç gibi sebze suları için. Karaciğerden yağın atılmasını sağlar ve bu da kolesterolü düşürür. Sıvıyağları, özellikle de zeytinyağını tercih edin. Taze ceviz dışında kuruyemiş yemeyin.

Afrodizyak bitkiler hakkında Alfa Yayınları tarafından ya­yımlanan “Cinsellik El Kitabı” adlı kitabımda ayrıntılı bilgi bu­labilirsiniz. Kadınlarda cinsel isteksizlik için geleneksel bir bitki karışımı önerisi: 50 gram andızotu kökü, 50 gram kayısıkıran kökü, 50 gram aynısefa çiçeği sapı, 50 gram ökseotu sapını ka­rıştırın. İki çorba kaşığı karışımı, yarım litre suda 10 dakika kay­natın. Günde üç defa yemeklerden önce birer çay bardağı için.
Menopozda yüksek tansiyon için kırmızıbiber, papatya, re­zene, yabani akdiken taneleri, maydanoz ve biberiye kullanıla­bilir. Uyarı: Eğer papatyaya alerjiniz varsa kesinlikle kullanma­yın.

Şerbetçiotu ve kediotu kökü, sinirleri yatıştırıcı etkiye sahip­tir. Günde üç bardak suma çayı için. Meyankökünden uzak du­run, çünkü bu bitkinin tansiyonu yükseltme özelliği vardır. Anason, şahtere ve zeytin yaprağı tansiyon düşürücü özelliğe sahip bitkilerdir.

read more

Sağlıklı Beslenmenin Kuralları 0 yorum

SAĞLIKLI BESLENMENİN KURALLARI
- Daha az et yiyin. Balık, tavuk, hindi gibi beyaz ete yöne­lin. Sığır ve koyun eti miktarını ve yeme sıklığını azaltın. İslam dininin yasakladığı domuz etini yemeyin, başka dinden de olsanız.
- Yağsız et seçin ve yemeden önce gözle görülür tüm yağı­nı çıkarın.
- Izgarada, fırında pişirin ya da haşlayın. Yapışmayan ta­valarda pişirin ve fazla yağı süzün.

- Yağsız yoğurt yiyin ve yağsız süt için.
- Daha fazla sebze yiyin. Her gün mutlaka biraz, mümkün­se çiğ sebze yiyin. Daha fazla baklagillerden yiyin.Bir büyük öğün yerine, birkaç küçük öğünde yiyin.
- Sosis, salam gibi yağ miktarı fazla etlerden yemeyin.
- Fırında pişirirken içyağı kullanmayın. Kremalı salçalar eklemeyin.
- Kızartma yapmaym. Özellikle mantar, soğan ve ekmek gibi çok fazla yağ çeken besinleri kızartmayın.
- En fazla yağ içeren tavuğun derisini yemeyin.
- Fazla tereyağı, krema, yağlı peynir, dondurma, yağlı süt ya da haftada ikiden fazla yumurta yemeyin.
- Doymuş yağlarla yapılmış kek, hamurişi ya da bisküvi yemeyin.
- Rafine şekerler ya da unlarla yapılmış yiyecekler ya da çok tatlı yiyecekler yemeyin.
- Kahvaltıyı atlayıp akşam yemeğini fazla kaçırmayın.
Yemeklerde ek olarak vitamin almalı mıyım? Dengeli bir beslenme sağlanabildiği sürece vitamin almak gerekmez. Ne var ki bazı özel durumlarda doktorunuz ek vitamin vermeyi ge­rekli bulabilir. Menopozda olanların magnezyum ve kalsiyum almasının önemi üstünde durulmaktadır. Genç kalmak için E vitamini, iyi görebilmek için A vitamini almanın yararı henüz kanıtlanmamıştır.

Dengeli beslenme yaşamı uzatır mı? Mutlaka uzatır. Bazı otoriteler vücudun günlük döngüsüne çok önem vermektedir­ler. Daha açık bir şekilde ifade edersek, insanın her gün aynı sa­atte yemek yemesi ve aynı saatte dışkı yapmasının vücudun bi­yolojik ritmi bakımından çok önemli olduğu ileri sürülmekte­dir. Beslenmenizde yapacağınız küçük değişikliklerle yaşamı tehdit eden birçok hastalığa yakalanma olasılığını azaltabilece­ğiniz, her geçen gün yeniden kanıtlanmaktadır. Yalnızca şiş­manlık, şeker hastalığı, eklem iltihabı, sırt ağrısı, göğüs hastalık­ları, beslenme bozuklukları ve bağırsak hastalıklarıyla birlikte görülmektedir.

Kilo vererek bu durumlardan korunabilirsiniz. Fazla miktarda hayvansal ve doymuş yağı içeren yiyecekler, menopozdan sonra kalp hastalığına yakalanma tehlikesini artır­maktadır. Posalı besinler açısından zengin bir beslenme tarzı ise sizi kalp hastalıkları, bağırsak kanseri ve meme kanserinden ko­ruyacaktır. Gençliğinizden itibaren uygulayacağınız dengeli beslenmenin faydalarını menopozda göreceksiniz. Menopoz­dan sonra ise kemikler yumuşama eğilimindedirler. O zaman da kalsiyum ve D vitamini gerekecektir, bilindiği gibi, peynirde ikisi de vardır.

Bazı yiyecekler bizim için zararlı mıdır? Son 10 yılda, bilim adamları bazı yiyeceklerin sağlığımız için uygunsuz, hatta tehli­keli olabileceklerini öne sürmüşlerdir. Bunun en önemli nedeni ise kalp hastalıklarının gelişmesiyle ilgili olmasıdır. Örneğin, tuz alımı ile kan basıncı arasında yadsınamaz bir ilgi vardır, fazla tuz alınırsa kan basıncı yükselir. Gelişmiş ülkelerde sıradan bir insan günde 12 gram tuz alır; oysa kimi başka uluslar günde bir gram, hatta daha azıyla idare ederler ve çok daha sağlıklıdırlar.

Belçi­ka’da son zamanlarda yapılan araştırmalar günlük tuz alımım 11 gramdan 5 grama düşürmenin kan basıncını birkaç derece birden düşüreceğini göstermiştir. Normal koşullar altında tuz almak bi­yolojik olarak çok da fazla gerekli değildir. Şu halde beslenmeniz­deki tuz miktarınızı azaltmanız yararlı olur. Gelişmiş denen ülke­lerde sağlıksız olan domuz eti fazla tüketilmektedir. Bu durum toplumun sağlığını kötü yönde etkilemektedir. Kıyaslandığında Türk Akdeniz mutfağı kullanan bizler şanslıyız diyebiliriz.

Kolesterol ve doymuş yağlarla kalp hastalıkları ve felçlerin gelişmesi arasındaki ilgi konusunda tıp dünyası henüz bir gö­rüş birliğine varmış değildir, ama bence denetim altında yapı­lan tıbbi araştırmaların sonuçları bu ilginin varlığına işaret et­mektedir. Yağ alımını da düşük tutmanın hiçbir zararı yoktur.
Şekerin diş çürüklerine yol açtığını herkes bilir, ama daha da önemlisi, kalp hastalıklarının gelişmesine katkısı olmasıdır. Kan şekeri düzeyi ani olarak artınca, bu durum pankreası insülin yapması için uyarır. Bu uyarı karaciğerde ateroskleroz, yani atardamarların yağlı bir maddeyle tıkanması ile ilişkisi olan dü­şük yoğunluklu lipoproteinlerin yapımını artırır.
Yumurtanın kolesterolden yana zengin olduğu ve kalp has­talıklarında önemli bir etken olduğu söylenir. O halde yumurta yemek zararlı mı?

Yumurta sarısı kolesterolden yana çok zengindir ve koruyu­cu kardiyoloji konusunda çalışan doktorlar, hayvansal yağlar açısından zengin bir beslenme biçimi olan kişilere haftada yal­nızca iki yumurta öğütler. Öte yanda, aynı uzmanlar kalp has­talıklarının gelişmesinde birçok etken olduğu ve yağın bunlar­dan yalnızca biri olduğu konusundaki düşünceye katılmakta­dır. Gerilimli bir yaşam sürmüyorsanız, sağlıklı bir beslenmeniz varsa, düzenli egzersizler yapıyorsanız, şişman değilseniz ve kan basmanız yüksek değilse, ailenizde kalp hastası yoksa da­ha fazla yumurtanın size hiçbir zararı olmaz.

read more

Zayıflama Rejimi Çeşitleri 0 yorum

Zayıflama rejimi
Besinler yaşamamız için gerekli olan enerji kaynağıdır. Ancak yediğimiz besin­ler organizmamızın ihtiyacından fazla ener­ji sağlarsa, bu enerji fazlasını vücut, gel# çekte kullanmak üzere yağ şeklinde depo eder. Bu alışkanlık halini aldığında da, kilo normalin üzerine çıkar.

Vücut ölçülerinizin bozulmamasını isti­yorsanız, ya da fazla kilolarınızı atmak niyetindeyseniz aldığınız kalori ile har­cadığınız enerji arasında denge kurmak zorundasınız. Bu da ancak makul, aklı başında bir beslenme rejimi ile mümkün olur. Eğer kilonuz normalin çok üstün­deyse bu durum başka sebeplerden (hormon faaliyeti, metabolizma bozuklu­ğu vb.) ileri gelebilir. Önce bir uzman doktora başvurmanızda fayda vardır.
Zayıflamaya karar verdiğinizde, tuzun ye şekerin aşırısından, tatlılardan, hamur işlerinden, kızartmalardan kesinlikle uzak durmanız gerekir. Etin yağsızını ve ızgara­sını, sebzelerin haşlanmışım tercih edin. Bol yeşil salata, yağsız peynir yiyin, süt için. Kuru yemişlerden, alkollü içkilerden de uzak durun.
Çok hızlı zayıflama rejimleri, bünyenizin zayıf düşmesine sebep olur, hastalıklara karşı direncinizi azaltır. Ayrıca hızlı veri­len kilolar aynı süratle alınır.
Kesinlikle ayda 4 kilodan daha fazla ver­meyin. Bunu da ancak 2 ay uygulayıp bir süre bırakın.

Fazlalığınız sadece birkaç kiloysa, bunlardan kurtulmakta da acele ediyorsanız ve sağlığınız yerindeyse, meyve,patates ya da peynire dayalı şu 3 hızlı rejim arasın­dan bir tanesini seçip hemen uygulayabilir­siniz.
PATATES REJİMİ1. Gün
Kahvaltı: 1 dilim kepekli ekmek, bir par­ça margarin, 1 haşlanmış yumurta.
öğle yemeği: Haşlanmış 4 patates, 200 gs. yağsız peynir.
Akşam yemeği: 1 kase patates çorbası, 2 havuç, 2 domates.
2. Gün
Kahvaltı: 1. gün gibi.
öğle yemeği: 4 çiğ patates ince ince di­limlenir, ince kıyılmış bir soğanla birlikte çok az suyun içinde bekletilir. 100 gr. yağ­sız dana kıyması ilave edilerek, üzerine çır: pılmış bir yumurta dökülür. Kaçıştırılıp yağsız tavada pişirilir. 1 domatesle bera­ber yenilir.
Akşam yemeği: 1 tabak yağsız patates püresi, 1 haşlanmış katı yumurta, tuz sara-biber, 1 dilim kepekli ekmek.
SÜT REJİMİ
1. Gün
Kahvaltı: 150 gr. yoğurt, 200 gr. çilek, veya herhangi bir meyve
öğle yemeği: 200 gr. yağsız peynir, 150 gr. yoğurt, 1 portakal (veya bir baş­ka meyve).
Akşam yemeği: 250 gr. süt, 1 porta­kal (veya başka meyve).
2. Gün
Kahvaltı: 150 gr. yoğurt, 1 tatlı kaşığı reçel.
öğle yemeği: 1 muz, yarım litre süt.
Akşam yemeği: 200 gr. yağsız beyaz peynir, yarım ütre süt, 2 şeftali (veya başka bir meyve.
MEYVE VE SEBZE REJİMİ
1. Gün
Kahvaltı: Üzerine çok az yağ sürül­müş 1 dilim kepekli ekmek, 2 domates.
öğle yemeği: Haşlanmış ve içine çok az tereyağı katılmış 450 gr. yeşil fasulye, 1 dilim kepekli ekmek, 1 elma.
Akşam yemeği: Üzerine sadece tuz serpilmiş marul salatası, 1 dilim kepekli ekmek (üzerine çok az yağ sürülür) 1 muz.
2.Gün
Kahvaltı: 1 dilik kepekli ekmek, 1 haş­lanmış yumurta.
öğle yemeği: Elma, 1 muz, 1 portakal.
Akşam yemeği: 1 domates, 1 yeşil bi­ber, yarım salatalık, tuz ve karabiber ilavesiyle hazırlanmış salata, yarım kâ­se yoğurt, 1 dilim kepekli ekmek, 1 ar­mut.
Dikkat! Bu rejimleri 3-4 gün en çok bir hafta uygulayın, daha fazla değil.

read more

Bebeklerin Beslenmesi 0 yorum

BESLENME
Beslenme rejimi sorunu eskisi kadar karmaşık değildir. Normal bir çocuğun beslenme rejimini düzenleyen birkaç ana ilke vardır:
— kadın sütünün, inek sütüne geleneksel üstünlüğü;
— sütten erken kesmenin ve çeşitli besinler vermeye erken başlamanın gerekliliği;
— akılcı ve düzenli biçimde vitamin vermenin önemi.

BESLENME ÖĞELERİ
Çeşitli sütler, Anne sütü
İnek sütünün niteliğini yükseltme alanındaki bütün çabalara karşın, bebeğin meme emmesi her zaman daha iyidir. Gerek içindeki maddelerin oranı, gerekse proteinlerinin yapısının çocuğun sindirimine daha uygun olması nedeniyle, her durumdaki çocuk anne sütü alabilir. .Öte yandan, anne sütü ciddi sindirim bozukluklarına karşı da gerçek bir sigortadır. Bu nedenlerle, annenin emzirmeye gerçekten karşı olduğu durumlarda (aşırı bir baskıya dönüşmemek koşuluyla), çocuğunu emzirme konusunda teşviki gerekir. Anne kararsızsa, hiç olmazsa ilk 2 ayda (gerekiyorsa,başka bir süt ya da mamayla birlikte) memeyle beslenmenin çocuk için çok yararlı olacağına inandırılmaya çalışılmalıdır.
Bebeklerin Beslenmesi
Mutlaka uyulması gereken kurallar şunlardır:
— yeni doğmuş bebek için 3 saat ara. ile günde 6 emzirme yeterlidir (2. ve 3. aylarda 5 emzirme);
— emzirme süresini 10 dakikadan uzun tutmak gereksiz, hattâ zararlıdır. Zorunlu olmamakla birlikte, her kez iki memeyi de vermek, özellikle başlangıçta süt az geliyorsa, memeleri çalıştırarak sütü artırmak bakımından yeğ tutulmalıdır;
— bebeği her- gün tartmak ve kilosunu düzenli biçimde izlemek gerekir;
— her emzirmeden sonra, meme başı, .kaynamış suya batırılmış ve biraz alkol eklenmiş bir pamukla temizlenmeli ve bir sonraki emzirmeye kadar, mikroptan arındırılmış bir gazlı bezle korunmalıdır;
— anne kuşkonmaz, pırasa, lahana, şalgam yemekten (bu sebzeler sütün tadını değiştirir), alkol, kahve, çay, ilaç kullanmaktan (bu zehirli maddeler süte geçer) kaçınmalı, protein bakımından zengin (et, sütlü besinler, vitaminler) dengeli besin almalı, ama çok yememelidir. Ayrıca yorgunluk ve heyecandan kaçınmalıdır;
— 3.-6. aya doğru sütü azar azar kesmeli, emzirmenin yerine yavaş yavaş çeşitli lapalar koymalı, bu işi hiç bir zaman 12. aydan sonraya bırakmamalıdır.
Annede ciddi bir hastalık varsa emzirmeden vazgeçmek gerekir. Enfeksiyon hastalıklarında, kalp hastalıklarında, meme hastalıklarında (meme iltihabı, apsesi; urlar) ve bütün ciddi hastalıklarda anne, meme vermekten kaçınmalıdır. Emzirme, sağlıklı kadınlara özgü bir ayrıcalıktır.

İnek sütü ve hasır mamalar
Eskiden kolayca sağlık bozukluklarına ve barsak enfeksiyonlarına neden olurlardı. Günümüzde süt üretiminin sanayileşmesi bu durumu değiştirmiştir.
Annenin bebeğini emziremediği durumlarda inek sütü, hazır mamalar kullanılır.

İnek sütü
Olanak varsa, kapaklarında şişelenme tarihi belirtilen pastörize sütler kullanılmalı, kullanırken bazı yalın kurallara uyulmalıdır: Kaynatılmalı, şişe açıldıktan sonra uzun süre bekletilmemeli, buzdolabında saklanmalıdır. Anne sütüne oranla protein oranı daha yüksek, karbonhidrat oranı daha düşüktür. Lipit (yağ) oranı aynıdır. Bununla birlikte yağ ve protein bileşenlerinin fiziksel özellikleri, kadın sütününkilerden farklıdır: Midede sindirim sırasında inek sütünün yağ ve proteinleri irice topaklar oluşturduklarından, sindirim salgılarıyla temas yüzeyleri azdır; bu nedenle etkinlikleri azalır. Ayrıca şeker eklenmesi ve sulandırılması gerekir. Pastörize süt bulma olanağı yoksa, kaynatılmış inek sütü kullanılabilir.

Hazır mamalar
Yakm denebilecek bir tarihte piyasaya sürülmüşlerdir. Özellikleri açısından anne sütüne yaklaşırlar: Kazein oranı aynıdır, aynı miktarda yağlı madde kapsar; içindeki şekerler nitelik ve nicelik yönünden anne sütündekiler gibidir; pH oranı (asitliği) aynıdır, vitamin oranları da anne sütü gibidir. Mideden geçiş süresi de anne sütününkine eşit olduğundan, kolay sindirilir; çocuğun günde 4-5 kez kaka yapmasını sağlar. Tek sakıncası pahalı olmasıdır.

Öteki besinler
Un
Besleyici ve sindirimi kolay olması için, kepek oranı yüksek olmalıdır. Çeşitli tahıllardan (buğday, mısır, arpa, çavdar, yulaf) unların ya karıştırılarak ya da sırayla verilmesi gerekir. Çok erken verilirse ( 3. aydan önce) sağlıksız şişmanlık yapabilir.

Sebze, et, meyve ve tatlılar
Değişik tadlı ve değişik kıvamlı bir besinle karşılaşan çocuk şaşırır; bu nedenle, azar azar ve alıştırarak verilmelidirler. Süt bebeklerine kuru sebzeler (kuru fasulye, bezelye, nohut, v.b.) vermekten kaçınmak gerekir; süt bebekleri, geleneksel besinleri olan yeşil sebzeleri (ıspanak), patates ve havuç püresini çok severler. Taze kıyma, hafifçe kavrulmuş olarak verilebilir. Süt bebeklerine küçük parçalar halinde kesilmiş beyaz etli balıklar (dil-balığı, mezgit), tavuğun beyaz etleri, rafadan yumurta da verilmelidir.

Elma, ayva kompostoları, muz püresi, genellikle bebeklerin sevdikleri besinlerdir. Bundan yararlanarak, bebeği kaşıkla yedirmeye alıştırmak denenebilir.

Vitaminler
Vitaminli oldukları belirtilmiş bile olsa, süt ve hazır mamaların çoğunun vitamin kapsamları yetersizdir. Bebeğin mutlaka alması gereken vitaminler şunlardır:

— C vitamini: İlk günden başlanarak 2-3 kahve kaşığı limon ya da portakal suyu biçiminde;

— D vitamini: Bebek en az 18 aylık oluncaya kadar, konsantre eriyik halinde, azar azar ve ölçülü miktarlarda (ilk günden başlanarak ya da az sonra, günde 4 damla) verilmelidir; öteki vitaminlerin yararı tartışılabileceğinden, yalnızca D vitamini içeren eriyikler tercih edilmelidir (gerek D vitamininin, gerekse ötekilerin fazla verilmesinin bazı sakıncaları vardır).

read more

İnsanlar İçin Beslenmenin Önemi 0 yorum

Her canlının beslenmesinde iki amaç vardır. Dokuların yapılanması ve yenilenmesi için gerekli hammaddeyi almak, vücuda enerji verecek canlılığı sağlamak. Genel olarak birinci amaca temel maddelerden az bir miktar sindirilerek varılabilir. Fakat ikincisi için yeterli kalorinin alınması şarttır. Yeterince kalori alıp, temel besinleri almamak, temel besinleri, dengeli alıp toplam yiyecek yetersizliği de yaşamı engeller. Kısacası hiç bir besin maddesi tek başına yeterli büyüme, gelişme ve sağlıklı yaşam için gerekli imkanı sağlıyamaz.
Kötü beslenme üç şekilde görülür:
1) Yetersiz beslenme,
2) Dengesiz beslenme,
3) Aşırı beslenme,

Yetersiz beslenme sürekli beslenme bozukluğuna gider. Bu da çocukların hastalıklara karşı direncini azaltır. Yaşam tehlikeye girer. Çocuk vücudunun büyümesi, gelişmesi, organların işlevlerini tam olarak yerine getirebilmesi için çeşitli besinlerin hepsinden belli oranlarda alınması dengeli beslenmekle olur. Bir ve birkaç besin türü istenilenden fazla dahi alınsa, sonuçta dengesiz beslenme ortaya çıkar. Aynı durum aşırı beslenme için de söz konusudur. Pek çok hastalığın gelişiminde şişmanlığın etkisi görülür.

read more

Şişmanlık, Şişmanlama 0 yorum

Gereğinden fazla kilo, hiç şüphesiz arzu edilir bir durum değildir. Fazla kilo vücudun bütün sistemlerini yorar, özellikle kalp  ve kan dolaşımı üzerinde olumsuz etkiler oluşturur. İdeal ağırlığın üzerindeki kilolar, insanın ortalama ömrünü de etkiler. Damar tıkanıklığı, damar sertliği ve şeker, şişman kimselerin yakalanabileceği hastalıkların başında gelir.sismanlik
Alman besinler enerjiye dönüşmezse veya alman kalori yalalandan fazla olursa vücudun depoladığı yağ miktarı artar. Bu durum vücudun ağırlığını da arttırır. Şişmanlamanın temel prensibi budur. Yağlı etler, unlu gıdalar, tatlılar, konserveler, pilavlar, kuru yemişler ve ekmekten mümkün olduğunca uzak durulur. Sevilen yemekten bir porsiyondan fazla yenmez. Unlu, şekerli ve tuzlu gıdalara dikkat edilir. Et ve sebzelerden yapılan yemekler yağsız, günlük ekmek tüketimi en fazla  üç dilim olmalıdır.
Kilo verme ve diyet endüstrisi son yıllarda milyarlarca doların döndüğü ticari bir yapı hali­ne gelmiştir. Bir takım diyet listeleriyle, ol­dukça sağlıklı ve kendisiyle barışık kişiler bi­le zayıflama çılgınlığına itilmektedir. Reklamlardaki ve televizyonlardaki vücut tipi, sağlıksız bir şartlanma oluşturmaktadır. Sopa gibi zayıf ol­ma modası son derece sağlıksızdır.
Ancak aşırı şişmanlık da pek çok sağlık so­runlarına yol açmaktadır; yüksek tansiyon, diyabet, kalp rahatsızlıkları, aşırı uyku ve horlama, böbrek problemleri ve eklem iltihaplanmaları bunlardan sadece bir kaçıdır.

Kilo vermek kan basıncını düşürdüğü gibi; kolesterolü azaltır, ayrıca kalp krizi geçirme riski­ni de düşürür. Aşırı kilolu olanlar, normal kilolu­lara oranla hastalıklara karşı daha büyük risk al­tındadır.
Kaç kilo vermeliyiz? Bunu doktorunuz be­lirleyecektir ama ideal kiloya ulaşayım diye kendinizi zorlamayınız. Fazla kilolarınızın bir kıs­mını vermeniz ve daha sonra kilonuzu koru­manız, sağlığınız için yararlı olacaktır. Böyle­likle kendimizi daha zinde ve enerjik hissedersi­niz.

Kimler Şişmandır?
Kilolarla, santimlerle ölçmenin yanısıra şiş­man olup olmadığınızı ortaya koyan pek çok usûl vardır. Parmakla­rınızla içi yağ dolu de­rileri tutabiliyor musu­nuz? Asıl test ise, dürüstlükle aynaya bakmanız olacaktır. Vücudunuzda fazla yağ varsa bunu bi­lecek, görecek, hissedeceksiniz. Bırakın en iyi ha­kem, gözleriniz olsun.
Kişinin şişman olup olmadığını anlaması için birinci metod, boyu kilo olarak söylemektir. Bu rakamı erkekler için aynen, kadınlar için 3 eksil­terek söylersek normalin üst, şişmanlığın alt sını­rını buluruz. Sözgelimi 1.78 boyu olan bir erkek için şişmanlık sınırı 78'den, hanımsa 75'ten iti­baren başlar diyebiliriz.
Fakat şişmanlığın değerlendirilmesinde en son kriter, beden kitle indeksi (BKI) ölçül­mesidir. BKI’nin 20-25 arasında tutulması sağıklı hayat göstergesi olarak kabul edilir. BKI’sı 25-30 arasında olan kişiler toplu, 30'un üzerin­de olanlar şişman olarak kabul edilir.

Şimdi kilosu 79 ve boyu 1.79 olan kişiyi ele alalım:
BKI= Ağırlık (kg) / Boy (m)* idi.
BKI= 79: (1.79)2 = 79:3.2041 = 24.2 bul­duk.
Bu 20-25 arasında bir rakam olduğu için ki­şi normal sınırlar içerisinde demektir.

read more

Kısa Sürede Zayıflamanın Faydaları ve Zararları 0 yorum

İLK 14 GÜNLÜK DİYET
1- ET VE MAMULLERİ: Hamuru un vs. içermeyen köfteler, şiş, kıyma, sucuk, salam, so­sisler vs. her şekilde pişirilebilir. Yağda, finnda, ızgarada. Ancak patates vs. konulmadan ve so­ğansız olmalıdır.
2- KÜMES HAYVANLARI VE AV ET­LERİ: Tavuk, hindi, kaz, ördek etleri ve bunla­rın hamur vs. içermeyen mamulleri. Yine her şe­kilde pişirilebilir.
3- YUMURTALAR: Her şekli ile tereyağda, sucuklu, rafadan vs. unsuz, domates ve so­ğansız, yumurtanın her türlüsü yani bıldırcın, ör­dek vs. yenilebilir.
4- BALIKLAR: Her türlüsü, her şekli ile (kızartmalarda asla un olmayacak şekilde) ve özellikle balıklar bol yenmelidir. Balıklarda da­ima etlerin aksine yağlı olanları tercih edilmeli­dir. (Uskumru, lüfer vs. gibi) Bilindiği üzere ba­lıkların yağı şifadır ve hap olarak da satıldığını aklımızda tutalım.
5- YAĞLAR: Diyeti mizde her türlü sıvı yağ ve tereyağı ser­besttir. Ancak yağların hası zeytinyağı sızma ve naturel şekilde her yemekte daima kulla­nılmalıdır.
Küçük bir hatırlatma yapmak isterim. Meta­bolizmamız hayvanı yağları, fırsat verirsek enerji olarak tüketir, ancak sıvı yağlardan aynı zamanda kendisi için müphem olan TEMEL YAG asitlerini de üretir. Çok yüzeysel olarak bu yağlar damarları­mızda gezip temizlik yapar ve diğer katı yağları harekete geçirip birikmiş yağların yakılmalarını sağlar. Eksiklikleri şişmanlık ve bir çok hastalığı beraberinde getirir. Bu temel yağ asidini 3 ayrı yağ asidinden kendisi yapar. Burada ayrıntısına girmeden, eğer bir insan günlük beslenmesinde ağırlıklı olarak zeytinyağı, biraz ayçiçek yağı ve bu arada çeşitli yeşilliklerden yiyorsa bu eksikliği gidermiş olur. Ancak bir cinsi var ki çok az bu­lunmaktadır, onu sağlamanın en iyi yolu ise her gün mutlaka az bir miktar da olsa ceviz yemek tir. Bu aynı zamanda kalp sağlığım da korur. Ay­rıca zeytinyağı ve balık kolesterol düşmanı­dır. Bunu herkese tavsiye ederim.)

YEŞİL SALATA: Günde iki orta büyük­lükte tabakta bol zeytinyağlı, istenirse sirke ko­nabilir, ama limon ve soğansız olarak zevkle yenebilir. Özellikle marul, roka, maydanoz vs. tercih edilmeli, bir anlamda bunlar doğranıp yenmelidir.

7- BAHARATLAR: Karabiber, kimyon ve az miktar pul biber ve şeker içermediğinden emin olunan diğer baharatlar abartılmadan yene­bilir.

8- ZEYTİN VE PEYNİRLER: Zeytinler özellikle naturel siyah zeytin ve tam yağlı eritme ve diğer peynirler az olarak yenmelidir. Esasında sabahları et haşlama vs. daha çok tercih edilme­lidir.
Yukarıda sayılan ürünler serbestçe yenip birbirleri ile beraber çeşitli yemekler yapılabi­lir. Ancak burada adı verilmeyen başka hiçbir şey yenilemez ve yemeklere katılamaz. Diyet bu yönü ile çok katıdır. Örneğin domatese mi yasak, evet. Bunların yasak olmalarının temel sebebi, içerdikleri şeker oranlarındandır. İlk başta vücut yağ yakmaya zorlanacağından çok dikkatli olunup şeker ihtiva eden gıdanın
metabolizmaya girmemesi gerekir. Elbette bu geçici bir süre içindir.

SERBEST İÇECEKLER

Çay ve kahve kesinlikle yasaktır. Her türlü alkol de keza öyle yasaktır. Bunun en baş sebebi içerdikleri kafeindir. Alkol ve kafeinler, pankreası uyarıcı etkiye sahiptir. Boş yere pankreası uyarıp insülin salgılanmasına sebep olurlar. Bu ise kan­da bulunan şekerin düşmesine, elbette konu­muzla ilgisi yönünden kandaki şekerin yağa çev­rilip stoklanmasına sebebiyet verirler.

Burada belirtmeden geçemeyeceğim. Ülke­mizdeki çay içme alışkanlığı, birçok yanlış sözde şifa bilgileri ile had safhadadır. Birçok insan çayın zayıflattığını, yağlan erittiğini bile düşünür. Halbuki özellikle koyu çaylar burada anlattı­ğım gibi durduğu yerde insanı şişmanlatmak­tadır.
İsteyen kendini denesin, yemekten sonra çay içmesinler. Şişkinlikleri olmadığını göreceklerdir.
Yemekten sonra içilen çay ve kahvenin haz­mettirdiğine inanılır. Oysa insülin salgılanması olduğundan insan bir an açlık hissine kapılır, ya­ni bu olay hazımla ilgili değil insülin salgılanmasıdır ve elbette şişmanlama habercisidir. Çayda benim bildiğim tek faydalı şey, manganez mev­cuttur, ama bunu gerektiği kadar herşeyden sağ­lamaktayız. Şahsen ben çayın başka bir yararını bulamadım. Herşeye rağmen apok tiryakiyim, bırakttmum3′ diyorsanız, şekersiz ve abdest suyu cinsinden çok açık ve az içebilirsiniz. Yine çok kahve seviyorsanız, şekersiz ve kahvesi çok az ka­tılmış, kafeinsiz kahve içebilirsiniz, tabii ki az miktarda.

Yine içecek konusu gelmişken söyleyelim; bazı diyetlerde yemekten önce çok su veya orta­sında çok su gibi bazı yanlışlıklar mevcuttur. Ne yemekten önce, ne ortası, ne de sonrası su iyi değildir. Çünkü mide asitleri seyreleceğinden hazım güçlüğü yaşanır. Bu nedenle yemek üstü­ne sıvılar çok az içilmeli, mide bir iki saat sonra yükü azaldığında ve tam bu sırada me­tabolizmanın ihtiyaç duyduğu sırada alınma­lıdır. Deneyin, çok rahat edeceksiniz. Bu aynı zamanda abur cubur atıştırmaları da bertaraf edip su içilmesini sağlayacaktır. Bu arada diyeti bırakıp başka konulara da değiniyorum, ancak bunlar da diyetin sağlıklı uygulanması açısından elzemdir.
Sütte ve yoğurtta, ayranda yüksek oran­da karbonhidrat olduğundan bu bölümde onlar da yasaklar arasındadır.Kısaca hiç karbonhidrat yani şeker içerme­yen ıhlamur, ada çayı, kuşburnu gibi tabii bitki çayları içilebilir. Artık neyi severseniz.
Hiçbir meyve suyuna yer yoktur. Sadece su ve tabii aromasız maden sulan içilebilir.

Meyveye Yer Yok
Bu aşamada hiçbir meyve türüne de yer yoktur. Bilindiği üzere hepsi şeker ihtiva eder. Bir ay meyve yememekle hiçbir şey olmaz. İleri­de meyvenin ne zaman ve nasıl yeneceğini açık­layacağım, ancak yeri gelmişken belirteyim, top­lumumuzda yemek üstüne meyve ikramı adet ol­muştur. Bu son derece yanlış bir alışkanlıktır. Çünkü yemek üstüne yenen meyvelerin öz sular mide asitleri ile fermantasyona girerek mide asitlerini nötralize eder, yani gücünü yok eder. Vücut, bir yandan fazla asit üretme gayretine gi­rer (ki bu zamanla sürekli hale gelip birçoğu­muzda olan asit şikayetlerini meydana çıkanr ve anti asit ilaçlarla dolaşırız), bir taraftan da dolu olan yiyecekleri eritemez. Sıcak ve küflü ortamda çürüyen meyveler yarar yerine zarar verir. Çilek ve benzeri birkaç meyve türü bunun istisnasıdır.

Bu arada buluğ çağına ermemiş çocuklar bu olayın dışındadır. Nasıl yeni doğan bebeklerde anne sütünü emmek için küçük dilleri vantuz gi­bi büyük olur, sonra küçülürse, baliğ oluncaya kadar insanların mideleri herşeyi birden hazme­debilir, ama sonra bu özelliği kaybolur. Bu nedenle meyveler, daima midenin içindekileri hazmettiğinden emin olduktan sonra, yani mide boşken yenmelidir. En fazla yemekten ya­rım saat önceye kadar meyve yenir, çünkü hazmı en ağır meyve dahi, mide boşken 25 dakikada hazmedilir.
Yine konu gelmişken belirtelim ki, salatala­rı da yemekten önce yemek gerekir. Birçok ül­kede bu böyle yerleşmiştir. Çünkü salatalarda kullanılan birçok malzeme meyvelerle aynı özel­likleri taşır. Örneğin domates, salatalık gibi. Ön­ce salata yenilip biraz dinlenip yemek yenildiğin­de görülecektir ki hiçbir ağırlık hissedilmeyecek ve salatadaki tüm vitaminlerin eksiksiz vücuda alınması sağlanacaktır. Biraz denemekle ne kay­bedersiniz?

Diyetimizde yemeklerde özellikle hazır sos­lar, mayonez, ketçap kullanılmayacaktır. Çünkü bunların içeriğinde şeker bulunmaktadır. Bu ne­denle serbest baharatlar kullanılmalıdır. Bu arada tuzla ilgili özel bir rahatsızlığınız yoksa, kısıtla­ma yoktur.
Diyetimizin en zor ilk 14 günü bu şekilde­dir. Yeme ölçüsü olarak bir kısıtlama yoktur. O günlerde kendini çok şişirmeden yemeyi bırak­mak esastır. Eğer bir iki saat sonra açlık duyulur­sa yine bir şeyler yenebilir.
Günlük öğün sınırlaması da yoktur. Ben ilk zamanlar sabahları reçelli, bol ekmekli kahvaltıla­ra alışık olduğumdan doymak bilmezdim. Sabah kahvaltıdan sonra yanımda salam, but, biftek ne bulursam gezdirir acıktıkça atıştınrdım. Bu siz­lerde de böyle olabilir ama çok kısa sürecektir. Metabolizma stoktaki yağları eritmeye başladı­ğında iştah kapanıyor ve hiçbir açlık hissetmiyor­sunuz. Günlük normal üç öğünü bile zor yiyor­sunuz.

Bu diyette daha hızlı kilo vermek için az ka­lori alındığında da vücutta sarkma vs. olmuyor, çünkü aldığımız yiyecekler protein yüklü oldu­ğundan kaslar sürekli besleniyor, sadece stok yağlar tüketiliyor.
Diyetimizin en zor yanı, sabah kahvaltı alış­kanlıklarımız. Ben şu an klasik kahvaltı etmiyo­rum. Akşam evde yapılan, diyetime uygun et haşlama, ızgara, balık ızgara, tavuk, hindi, yani ne varsa akşamdan ayırıyor ve sabah ısıtıp doya­sıya yiyorum.

read more

Diyete İlk Başlarken Nelere Dikkat Edilmeli.? 0 yorum

İlk yapılacak iş tartılmak ve başlangıç ki­lonuzu not almaktır. Tartılar arasında farklılık­lar olacağından, her zaman aynı tartıda ve aynı giysilerle tartılınız. Mümkünse sabah aç karnına en iyisi ama, olmazsa aynı zamanda aynı ölçüler­de yemiş içmiş halde tartıya çıkmak gerekir. Bu, 14 günün sonunda metabolizmanızın işleme hı­zını göstereceğinden çok önemlidir.
Kolesterol değerlerini gözden geçirmele­rini ve problemi olanların belki doktorca önerilecek kolesterol ilaçları içerek bu diyeti yapmalarını tavsiye ederim.
14 gün boyunca günaşırı, kaliteli multi vita­min almaları yararlı olur.
Günde 40 dakika yürüyüş çok faydalı olur. Kaldı ki bunu yaşam prensibi haline ge­tirmek ve hiç vazgeçmemek gerekir.
İlk iki üç gün halsizlik olacaktır. Bunun sebebi, vücudun karbonhidrat bağımlılığıdır. Hatta hafif ateş de olabilir, bu yüzden diyete haf­ta sonu gibi başlayıp bir iki gün dinlenmek çok yararlı olur. Bu durumda müshil vs. hiçbir şey kullanmayın. Kendiliğinden düzelir, bunu bekleyin. Yine bir iki gün fazla idrara çıkılır, bunun sebebi vücutta tutulan ve atılmamış fazla suların atılmasıdır. Çünkü karbonhidratlar, vücutta su tutulmasını artırır. Fazla suyun atılması tansiyonu vs. olanla­rı rahatlatıyor ve yüksek tansiyonun düşmesine
yardımcı oluyor.

Diyet oturduğunda ise, artık yemekler­den sonra çöken ağırlıklar kaybolacak, uyku­larınız düzene girecek, kendinizi atletik ve çok güçlü hissedeceksiniz. Tüm zorluk iki üç gün, azami bir haftadır.
14 günün sonunda tartılıp kaç kilo verdiği­nizi kontrol edin. Normalde metabolizmanı­zın hızına göre 6 ila 8 kg. vermeniz gerekir.
Tabii yeşillik ve serbest peyniri vs. çok kaçırmadıysanız. Ya da her oturuşta patlayana kadar yemediyseniz. İşte bu alacağınız sonuca göre diye­tin ikinci bölümünde neler serbestçe yenecek onu belirleyeceğiz.

14 GÜNÜN SONU
İlk 14 günlük süre sonunda tekrar tartılıp verdiğimiz kiloyu kontrol edelim. Eğer verilen kilo 6 ila 8 arası ise iyidir. Ancak diyeti tam uy­gulayıp buna rağmen daha az kilo verdiysek, o zaman işimiz biraz daha uzun olacak ve kilo ko­ruma safhalarında daha dikkadi olacağız demek­tir. Ama kilo vermemek diye bir şey yoktur. Bu açıdan konuyu 6 ila 8 kilo verenlerle, daha az ve­renler şeklinde iki bölümde ele alacağız.
a) 6 ila 8 kilo verenler: Bunun anlamı me­tabolizma yeterince hızlı çalışıyor demektir. Bu nedenle ilk 14 günden sonra ilk yapılacak iş bi­raz fındık ve ceviz yemek olmalıdır. Bunlar en fazla mineral ve faydalı yağlar içerir. Elbette abartmadan, takribi 15 gram ceviz ve 20 gram veya fazla yerseniz diğer yiyecekleri azaltıp aşırı yüklenme yapmayın. İkinci olarak tüm öğünlere veya yaptığınız yemeklere yeşilli sebzeler ekleyin. (Sebzeleri asla fazla pişirmeyiniz.

Hele haşlama sularını asla dökmeyiniz. Aksi halde tüm vitamin ve mineralleri kaybedip zararlı posası kalacaktır.) Bu sebzeler seçilirken glikoz endeksleri yani şeker oranları düşük olanlar tercih edilmelidir. Örnek: Kereviz, kuşkonmaz, mantar, kabak, pat­lıcan, ıspanak, taze fasulye, bamya, karnabahar v.s. Soğan istenirse sembolik ve çok az konabilir ama patates, havuç, bezelye, sadece yarım doma­tes dışında bu ürünler de olmamalıdır. Sebzeyi ya ikinci bir yemek veya diğer et vs. ile karma ya­pabilirsiniz. Bunun ölçüsü de günde herhangi bir öğüne ek olabilir. Örneğin akşam veya öğlen­de. Veya tek başına ara öğün, artık nasıl severse­niz öyle yapın. Bu durum da bir ikinci 14 gün sürecek.

Böylece 1 ay sonuna gelinecek. Bu arada ar­tık hızlı kilo kaybı olmaz. Bilindiği üzere bu iyi değildir. Metabolizma direnişe geçer bir süre ki­lo verme durur. Ancak bu ortalama 10 gün kadar sürer. Sonra ikinci ay tarif edilen sebzeler biraz soğan, limon ilaveli daha toleranslı olarak iki, üç tabağa çıkartılır. Böylece vücudun her türlü vita­minle dengelenmesi sağlanır. Bundan sonraki kontrol artık sizdedir. Eğer yeterli kiloya ulaştım diyorsanız, üçüncü aşamaya, yani kiloyu nasıl koruyacağınız safhasına geçiniz. Aksi halde ol­mayı isteyeceğiniz kiloya kadar devam ediniz. Bu normal diyetle ayda ortalama 3 kilo vermeniz doğaldır. Tabii safhalara geçerken birden saldır­maya da gerek yoktur. Yiyecekler yavaşça çeşitlenmelidir.

b) 6 kilonun altında kilo verenler için de aynı işlemler geçerlidir. Ancak çok koyu yeşil sebzeler tercih edilmelidir. Süre bir ay yerine bir buçuk veya iki ay olabilir. Sabredilip diyete sadık kalınmalıdır. Yine ideal kiloya ulaşınca koruma safhasında daha dikkatli davranılmalıdır. Bunları aşağıda açıklayacağım.
Özetle yukarıdaki (a) grubu diyeti biraz da­ha koyu sebzeler, limonsuz, soğansız ve daha az miktarda uygulayarak, belki biraz daha uzun sü­rede amaca ulaşılacaktır.

read more

Diyet ve Spor 0 yorum

Her diyette mutlaka spordan ve hareketten söz edilir. Benim önerdiğim diyette bütünleyici olarak spor vs. gerekmiyor. Ancak hareketsiz bir yaşam, çoğu insan bilmez ama önce psi­kolojik sorunları ve stresi getirir. Doktoru­muz sayın psikiyatrist Doç. Dr. Sefa Saygılıya “merhaba” dediğinizde size ilk cümlesi “günde hiç olmazsa yarım saat yürüyün ve stre­si atın” olacaktır. İşte bu açıdan hem bedenen hem de ruhen sağlıklı olabilmenin günümüz­de neredeyse tek yolu egzersiz ve spordur.
Önce yürüyüş diyorum. Bu belli bir hızda ve tempoda olmalı. Ne hızlı, ne yavaş. Mutlaka 40 dakika şartı olmalı, Çünkü vücut bu şekilde yağ yakıyor. Tabi bu şartlar spor olarak, normal yü­rümeler hariç. Tempo pratik olarak şöyle ayarla­nabilir: Yürürken tempoyu artırdığımızda adımızı nefesimiz tıkanmadan söyleyebilmeli, biraz konuşabilmeliyiz. Bunun üzerindeki bir tempo­da vücut yağ yakmadığı gibi pek yaran da olmaz. Spora başlamadan kendimizce basit bazı hare­ketlerle vücut ısıtılmalıdır. Spor bitince de bu hareketler tekrar edilmelidir. Bir çoğumuz bi­linçsizce haftada bir gün halı sahada top oynar, kendini sıkıştırır.
Çoğu, maçtan önce ısınmaz, maç bitimi de böyle. Bu arada tempoyu çok bi­linçsiz artırıp, kendini aşırı yorar. Bu tempo­da vücut savunmaya geçerek yağ stoklamayı artırır. İyi ısınılmamışsa vücuttaki hazır glikozlar yakılır ve artık vücuda işkence yapılır. Isınma ya­pıldığında vücut yağlan eritip düzenli yağ yakma moduna geçer. Nefessiz kalmayacak şekilde tem­po güzel ayarlandığında istenen sonuç alınır. Ae­robik kelimesi aslında bunu anlatır. Nefessiz kalmadan spor.
Spor asla ihmal edilmemeli. Sokakta, ba­yırda, neredeyse her fırsatta, hiç olmazsa yü­rüyüş yapılmalıdır. Elbette herkes yaşına, sağlık durumunun elverdiğine göre spor yapılmalıdır.

read more

Zayıfladıktan Sonra Tekrar Kilo Alma 0 yorum

Bir daha 14 günlük diyete gerek yoktur. 14 günlük diyetteki aşama 3 gün veya durumumu­za göre bir haftaya kadar uygulanmalı, sonra kar­bonhidratlar kısılarak devam edilmelidir. Yeni­den istediğimiz formu yakalayabiliriz. Kaldı ki (Sürekli kilomuzu takip ettiğimizde karbonhidratları azaltarak veya zaman içinde bunu artık Rahmin edip kendimizi buna göre ayarlayarak hiç kilo almadan yaşayabiliriz. Örnek, şekeri yüksek, Küm, incir, muz gibi meyveler yerine elma gibi şekeri az olanlar tercih edilir. Haftada bir gün sütlü tatlı yemek, şekerli meşrubatlar ve çaylar­dan uzak durmak gibi konulara dikkat edilir.
Önceki sayfalarda ilk on dört günlük diyette neler yenileceğini tarif etmiştim. Ve çok sıkı ola­rak bu kurallara uymak gerektiğini, en ufak hata­nın diyeti bozacağını ifade etmiştim. Çok kısa olarak neden böyle oluyor sorusuna cevap ve bu diyetin mantığını yeniden hatırlatmak istiyorum. “Metabolizmamız, şu anki beslenme siste­minde aşırı karbonhidrat yükü altındadır. İlk 14 gün biz bunu tamamen keserek tekrar yağları yakmaya yöneltecek, hatta zorlayaca­ğız. Diyetin asıl mantık ve işleyişi budur. Bu ne­denle de yiyeceklerin çok aşırıya kaçmadan, bi­razcık yağlı olması tercih edilmelidir. Bu meta­bolizmanın çabuk adaptasyonunu sağlar. Günü­müzde artık tabii besin neredeyse kalmadı. Özel­likle arıtılmış unlar, ekmekler, şekerler, çikolata­lar, tatlılar yetmez gibi şimdi bir de son moda olarak “fast food” denen hamburgerler, çiğ köfte­ler, dürümler, pastalar, pilavlar çıktı. Gerçekten bazen insan dayanamıyor. Ama sağlıktan olma­mak için önce biraz sabredelim, sonra ileride de­ğineceğim gibi her şeyden ölçülü olarak yiyece­ğiz.

read more

Formumuzu Nasıl Koruruz.? 0 yorum

Hedef: Formumuzu Korumak
Bu diyetin ama­cı elbette fazla kilolardan kurtulmak. Ama daha önemlisi sonradan formu muhafaza etmek. Daha da önemli konu ise hayatımızın kalan bölümün­de, sağlıklı yaşama ve dengeli beslenme bilgi ve tecrübelerini geleceğimiz sayılan çocuklarımıza da aşılayıp, hep birlikte mutlu ve huzurlu bir ya­şam tesis etmektir. Her şeyin başı sağlıktır. Bun­ları yaparken sırayla aşağıdakileri yapıyoruz.
İlk iş 14 gün klasik Atkinson diyeti şeklinde başlıyoruz. Bu süre içinde et ve mamulleri, kü­mes hayvanları, kuş etleri, yumurta, elbette bol bol balıklar, her çeşit yağlar serbesttir. Fakat so­ğan, soslar vs., dahil hiçbir şey eklemeden bun­ları yiyoruz. Sirke ve baharatlar kullanabiliyoruz. Günde sadece iki küçük tabak yeşil salata yiyo­ruz. Tuz atılabilir, ama limon yok.

İÇECEKLER ise; su ve ıhlamur ve ada çayı gibi bitki çayları. Klasik çay illa da içecekseniz bulaşık suyu gibi tabir ettiğimiz çok açık olmalı, elbette şeker ve tatlandırıcı olmayan çay olabilir. Kaldı ki şeker ve tatlandırıcılar birinci derecede yasak. Lütfen aklınıza şu yiyecek veya içecekde mi yok diye soru getirmeyin, cevabım; evet o da yasak olacak. Pazarlıksız, saydıklarım dışında her şey yasak.
Sabah kahvaltılarda aşırıya kaçmadan biraz çok yağlı eritme veya gravyer peyniri cinsi olabi­lir, ama beyaz peynir, kaşar vs., olmaz. Ve yine biraz da siyah zeytin soframızda bulunmalıdır.

Özellikle başlangıçta ekmek vs., olmayacağından kar­nımız da şişmeye alışmış ve biz bunu doyma sı­nırı olarak almışız. Buna bağlı ilk bir hafta açlık çekeriz. Ama bu 1 hafta kadar sürer. Metaboliz­ma disipline girip bedende birikmiş yağlan yak­maya başladığında bu his kaybolur. Önce sabre­din, açlık hissedince su için. Ama isterseniz 7 öğün yiyebilirsiniz. Tek kuralımız var, tıka basa mideyi doldurmadan yiyeceksiniz. Her acıkmada yiyebilirsiniz.Bu diyeti karaciğer ve böbrek yetmezliği olan dostlarımız dışında herkes uygulayabilir.

Bu diyetin ilk 14 günlük uygulaması çok katıdır. Başlanıldığında “yahu şu kadarcık bir şey attım” deme şansı yoktur ve tekrarlanmaz. O yüzden iyi konsantre olunup başlanıldığında hiç bozulmadan 14 günün tamamlanması gerekir.
14 gün süresince günde bir veya gün aşı­rı kaliteli bir multivitamin almak yararlı olur.Daha sonra bu konuya değineceğim, ama vita­min işini abartmadan kullanmalıyız.14 güne başladığımız sabah tartılıp sonra da aynı terazi ve aynı tartıldığımız kıyafetle 3 günde bir veya merak ettikçe tartılacağız. 14 gün so­nunda 6 ila 8 kilo vermek normaldir. Eğer diye­te tam uyup daha az kilo veriyorsanız, bu meta­bolizma hızınızın yavaş olduğu anlamına gelir. Sabırla ve bir aydan sonraki süreci biraz uzatarak sonuçta aynı şekilde kilo verilir. Bu tür okuyucu­ların biraz daha az yemelerini ve kilo muhafaza­sında daha dikkatli olmalarını tavsiye ederim.
14 günün bitiminden itibaren özellikle kah­valtılarda masadan cevizi eksik etmiyor, aynı şe­kilde biraz da fındık yiyoruz. Yağlı olan tarif et­tiğim peynirler ve ilk 14 günün yiyeceklerine ay­nen devam ediyoruz. Ama brokoli, karnabahar, yeşil sebzeler, ıspanak, pazı gibi olabildiğince ye­şil sebzelerden günde iki veya üç tabak ilave edi­yoruz.

Bunların pişirilmesini hanımlar mutlaka da­ha iyi bilir, ama lütfen ileride yemek pişirimleri ile ilgili vereceğim tavsiyeleri iyice okuyup dikka­te alınız. Yoksa yaptığınız yemekler pek bir işe yaramaz. Bu şekilde 1 ayı dolduruyoruz. Canı­mız ekmek, tatlı, meyve vs., gibi yasak şeyler is­te rimize sayıyoruz. İlk 14 günden bu bir aya kadar geçen sürede kilo verme yavaşlar. Bu vücudun direncidir, ama telaş etmeden sabırla 14 gün sonrası uygulamalarına devam edelim. Metabo­lizma hızına göre bir ayın sonunda 8 ila 10 kg. verilmesi normaldir.Bir ayın sonunda ise tamamen metabolizma hızımıza bağlı olarak verdiğimiz kilo miktarına bakıyoruz. Eğer yukarıda belirttiğim gibi normal sınırlar dışında az kilo veriliyorsa bu durumda kendimizce normal diyeceğimiz sınırlara gelene kadar bir aydan sonra da 14 gün sonrasını uzata­cağız (ilk 14 günü değil). Bu süre bünyeye bağ­lı olarak 3 aya kadar uzayabilir. Bu normal diye­ceğimiz kiloyu bulduktan itibaren ve her halü­karda bir aylık süre bitiminden itibaren artık et, tavuklar ve yağları biraz azaltarak yemeliyiz.

Artık mutfağımız çeşitlendiğinden ve bün­yemiz yağ yakma moduna geçtiğinden dolayı ilk başlarda çok kısıtlı olduğumuzdan mecburen çok yediğimiz ilk diyet listesini yavaşça azaltıp olabildiğince çeşitli sebzelere yönelmek gerekir. Elbette etli sebze yemekleri vs. yiyebiliriz. Etli ıs­panak, taze fasulye, patatessiz havuçsuz tür­lü., vs.. (Patates ve havuç çok şeker ihtiva eder, bu yüzden o türleri biraz daha sonra formu yakala­dıktan itibaren yiyeceğiz). Ama lütfen şu yemek üstü çay, kahve ve meyve yemeyi terk edelim.İlk bir aydan sonra bünyeye bağlı olarak ay­da ortalama 3 kilo verilmesi normaldir. En çok tartışılan konulardan ve gelen sorulardan biri di­yetin başlangıcındaki 14 günde hızlı kilo veril­menin zararlı olduğu şeklindedir. Bu doğru de­ğil.

Çünkü ilk bir haftada çok fazla idrara çıkıyo­ruz. Bunun sebebi aldığımız karbonhidratlar, şe­kerler vs., nin vücudumuzda su tutarak gereksiz bir yük ve şişkinlik getirmesidir. Karbonhidrat kesildiğinde vücut ilk iş olarak bu yükten kurtul­maktadır. Dolayısıyla ilk 14 gündeki 8 kilonun yaklaşık 3 kilosu bu fazla suların atılması ile ger­çekleşir. Bu noktada da aman susuz kalıyoruz te­laşına gerek yoktur. Susadıkça normal suyunuzu içmeye devam edin. Kaldı ki multivitamin bunun için önerilmektedir. Ayrıca 14 gün bitimi hemen ceviz, findik ve sebzeler devreye girdiğinden, olabilecek bir mineral ve vitamin eksikliğini gi­dermektedir. Zaten 14 günde bir eksiklik olsa bi­le vücut dayanabilir.

Görüldüğü gibi dayanmak ve sabır göster­menin dışında çok basit bir uygulamadır. Ama ah tatlılar diyorsanız, kilolarınız ve dahası bir çok hastalıklarla yaşamaya devam edecekseniz, buna bir şey diyemem. Ben tam bir yıl mücadele ver­dim. Bu süre sonunda istediğim formu yakalaya­bildim, çünkü metabolizmam çok yavaştı. Nab­zım dakikada sadece 60 atıyor.Allah korusun bir daha o şişman ve her yanı hastalıktan dökülüp doktor kapıların­dan çıkmayan halime dönmeye hiç niyetim de yok..

read more

Zayıflamanın Yararları Faydaları 0 yorum

Başlarken vücudumuza karbonhidratlar yani şeker ihtiva eden hiç bir şey vermeyerek, vücutta depolanan yağları yakmaya zorluyor ve o şekilde çalışmasını sağlıyoruz. Kaldı ki vücudun asıl yap­tığı iş budur ve şeker yemekten unuttuğu bu gö­revine tekrar döndürüyoruz. Bu diyette vücut sadece birikmiş yağları eritir ve bu şekilde zayıf­larız. Kaslara zarar vermediği gibi, protein  aldı­ğımız için kaslar gelişir. Buna bağlı görünümü­müz 5 ila 10 yaş gençleşir. Daha dinamik ve enerjik oluruz. Diğer diyetlerdeki gibi cilt buru­şup sarkmaz, tersine gerilir.Bu noktada en çok gelen sorulara cevap ve­rerek konuyu açalım isterseniz.
1) FAZLA PROTEİN ZARARLI DEĞİL Mİ?
Değil. Çünkü vücut kullandığı kadarını alır, fazlası ise karaciğer ve böbrek arasında işlem ya­pılıp idrarla atılır. Tek yapılacak şey, normal, yeteri kadar suyumuzu içmeliyiz o kadar. Yukarıda bahsettiğim karaciğer ve böb­reklerde yetmezlik vs. olanların bu diyeti ya­pamama mantığı da buna dayanır.

2) ÇOK ET VE YAĞ KOLESTEROLÜ YÜKSELTİR Mİ?
Hayır. Bunun mantığını da anlatmıştım, ama kısaca hatırlatayım. Vücut sadece et, yağ ve bunlara bağlı kolesterol alıyor. Ama bunları ta­mamen yakıyor. Enerji olarak tüketilince vücutta birikmiyor. Dolayısıyla kolesterol yükseltecek bir şey kalmadığı gibi, hazır birikmişleri de yakarak normal seviyeye getiriyor. Ben bunları yaşadım ve şu an kolesterolüm gayet iyi ve düzenli. Ama hiperkolesterol sorununuz varsa, bu bir aylık sürede doktorunuzun tavsiye edeceği bir ko­lesterol ilacı alabilirsiniz. Ama bir telaşa mahal yoktur.

3) KALITIM ÖNEMLİ Mİ?
Aslında her insanın geçmişleri olan anne ba­ba vs. gibi soyunu inceleyip, kalıtımsal olan yük­sek tansiyon, migren, şeker, kanser, kalp vs., gibi hastalıklara; ayrıca kilo durumlarına, beslenme biçimlerine göz atmalıyız. Sonra da mutlaka kendimize uygun olmayan ve dokunan, kilo al­dıran, hastalık yapan şeyleri beslenmemizden çı­kartıp, çocuklarımızın beslenme alışkanlıklarını da bu doğrultuda, onları eğiterek oluşturmalıyız.

İşte şimdi bu fırsat elimizde. Bu diyetle yiye­cekler çok kısıtlanıyor. Bundan sonraki formu muhafaza aşamasında yiyecekler yavaşça çeşitle­niyor. Çeşitlemede de her yiyecek yalın (sade) yeniliyor. Yani pilav, tatlı, et bir arada olmuyor. Bu arada, deneme ile bize hazımsızlık, alerji, şişkinlik gibi herhangi bir rahatsızlık veren yiyecek­leri görebiliyoruz ve anlıyoruz ki bu yiyecekler bize zararlıdır, dokunan ve kilo aldıran bu yiye­cekleri mutfağımızdan çıkartarak formumuzu muhafaza etmekle kalmayıp, bir çok hastalık, vs.den de kendimizi korumuş olacağız.
Bu tür zararlı yiyeceklerin başında şekerli yi­yecekler ve içecekler, beyaz un mamulleri, sand­viçler, kızartmalar, bilinçsiz yemek pişirmeler vs. başroldedir. Hele de o tatlı yeme alışkanlıkları­mız. İşin garibi bunları yemeyi gıda almak olarak öğrenmişiz, böyle zannetmişiz. Kısaca bu diyeti uygulayıp kilo verecek, sonra bunu muhafaza ederken dengeli, sağlıklı beslenecek, hastalıklar­dan korunup huzurlu bir hayat süreceğiz. Ömrü elbette Allah takdir eder. Bize düşen, O’nun lütfettiği bu ömrü, basit irade zayıflıklarına heba etmeden en iyi şekilde yaşamaktır.
Bu hatırlatmalar ve anlatımlardan sonra for­mu muhafaza konusuna geçebiliriz.


Formumuzu Muhafaza
İlk başlarda bir market örneği vermiştim, burada bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyo­rum.. Büyük, her şeyin olduğu bir süpermarkete gittiğinizi düşünün. Oradaki her şeyi alamazsı­nız. İhtiyaçlarınıza, bütçenize göre ve sadece si­ze yararlı şeyleri alabilirsiniz. Veresiye alıyorsanız da ödeyemeyeceğiniz bir borç altına girmezsiniz. Girerseniz bedeli ağır olur. İşte bizim de meta­bolizmamızı iyi tanımamız, genetik yapılarımızı bilerek bu yapıya dokunan zararlı yiyeceklerden kurtulmamız, veresiye alıyor gibi vücuda kaldıra­mayacağı ağır yükler, yani kilolar yüklemememiz gerekir. İlerdeki bölümlerde anlatacağım üzere, çok yüklenmeden ve faydalı gıdalarla beslenme­liyiz. Şunu yemeyin demiyorum, size doku­nanları yemeyin diyorum. Faydalı, gıdalı şey­ler yiyin diyorum. Hazır konu genetikten açılmışken, hani ye­diğini göstermeyen dostlarımız vardır ya hep gıpta ederiz. Dikkat edin en çok şeker ve kalp gi­bi rahatsızlıklar onlarda olur. Dışa verip göbek yapmazlar, ama için için yanan ateş gibidirler, bu yüzden bu dostlarımız da bu yazıyı dikkatle oku­yup, kilolarına fazla güvenip de tatlılara ve unlu­lara yüklenmeden formu muhafaza ve yiyecekle­ri ayırma bölümlerine dikkat ederlerse çok daha sağlıklı ve huzurlu olacaklardır. Benden söylemesi..

Bu konuda son olarak şunu belirtmek iste­rim ki: Metabolizmamız öyle bir dirence sahiptir ki, hiç bir diyet şekli nasıl olursa olsun sürekli uy­gulanarak kilo verilip form muhafaza edilemez.. Ya aç gezer kilo almaya devam ederiz, dahası metabolizmamızı geri dönüşsüz arıza ve hasta­lıklara teslim ederiz. Bu acıları ben yıllarca çek­tim. Halen üzerimde atamadığım bir yığın prob­lem var ve onlarla yaşamaktayım. Mide sorunla­rı, metabolizmamın yavaşlaması, kalp ritm bo­zuklukları, gibi benimle mezara kadar devam edecek problemler. Can boğazdan gelir ama za­rarlı şeylerden kaçınmak ve aşın gitmeden yemek kaydı ile.. Dikkat ederseniz bu yazıda geçici bir diyet uygulayıp, sonra çok çeşitli gıdalar alıyo­ruz. Sadece bize zararlı, özellikle tatlı, şeker ve arıtılmış un mamullerinden uzaklaşıyoruz o ka­dar..

4) DİTET SONRASI FORMU MUHAFAZA ETMEK
Öncelikle bu sorunun cevabı biraz da aşağı­da bahsedeceğim dengeli beslenmeyle iç içedir. Bu nedenle ikisini bir arada düşünmek gerekir. Ama kısaca formumuzu muhafazanın ilk şartı bi­ze dokunanları yememektir. Yukarıda genetik bağlantı konusunda bunlara değinmiştim. Ken­dinizce yeterli kiloya ulaşana kadar 14 gün son­rasına bağlı kalmak gerekir. Ama bir aydan itiba­ren meyve yemeye de başlamalıyız.
Meyveler mutlaka aç karnına ve tek çeşit olmalı. Hele yemek üstü asla yenmemeli. Ha­tırlarsanız buluğ çağına kadarki çocukluk döne­minden itibarenki yaşlarda yemek üstü alınan meyve, mide özsuları ile fermantasyona girerek asitleri ttkisiz hale getirir. Bu da hazmı engeller, şişkinlik vs., gibi rahatsızlık verir, ama en önem­lisi meyvede hazım olmadığından vitamin ve mi­neralleri sıcak ortamda kaybolur, kısacası çürür: Bu durumda fayda yerine zarar görürüz.

Yine meyveyi abartmadan az yemek gerekir. Ama mutlaka öğün aralarında yemeliyiz. (Özel­likle elmayı tavsiye ederim). Bu, aynı zamanda si­ze hangi meyvenin dokunduğunu da gösterir. Ona göre iyi gelenlere yönelirsiniz.Örnek: Ben portakal yediğimde şişkinlik, ek­şime vs. yapıyor ve yiyemiyorum. Onun yerine kivi yiyorum. Ama asla oturup kilolarla yani çok miktarda herhangi bir meyve yemiyorum ve mutlaka tek çeşit yiyorum. Yani elma ise bir elma. Akşam bir portakal.
Yine belli bir form tutana kadar üzüm, incir, kayısı, muz gibi şeker oranlan yüksek meyveler­den uzak durun. Meraklanmayın, hiç bir vitamin eksiği olmaz. Sadece şekeri azaltarak diğer yiye­ceklerden vitaminlerinizi alır, yağlarınızı da eritirsiniz. Şöyle düşünün; bizde avokado, mango yetişmez. Bunların vitamin değerleri çok yük­sektir. Biz bunları yemeyerek vitaminsiz kalmı­yoruz. Onların yerine bizde limon var, mandali­na var ve daha bir çok çeşit meyve var. Yine bu­zullarda bir şey yok, çöllerde keza. Onlar hep bi­zim diyetli halimiz gibi yaşıyorlar, bir eksiklik olmuyor ki!

Allah öyle bir mükemmel düzen kurmuş ki, her şeyin dengesi içinde var. Biri olmazsa diğeri, onun yerini alabilecek milyonlarca alternatif var. Anlatmak istediğim sakın ola vitaminsiz kalıyo­ruz vs. düşünmeyin. Ama ilk bir aydan sonra az ve öz olarak günde bir tane meyve ile başlayın, ffakat mutlaka aç karnına yiyin.

5) DİYETİ BOZARSANIZ!..
Sakın bunu yapmayın… Ama oldu ki bir ira­de zayıflığına düşeriz ya bazen… Bu tabiî ki for­mu muhafaza aşamasında kaldırılabilir… İlk 14 günde sakın bunu yapmayın.. Bu durumda yeni den 14 gün uygulanmaz. 3 veya 4 gün adeta ce­zalı gibi ama fazla zaman geçirmeden ilk 14 günlük diyet aynen uygulanır, bir farkla, hiç sa­lata dahi olmadan yani sadece et vs., yiyerek.. Bu sürede metabolizma yeniden düzelir ve formu muhafaza aşamasına devam edersiniz… Ama lüt­fen çok tekrarlamayın.

6) YEMEKLERİ CİNSLERE GÖRE AYIRARAK YEMEK
Kilo muhafazasının en büyük sırrı burada yatmaktadır. Belli bir forma geldikten sonra, kal­dı ki bir aydan itibaren bu bölüme yiyecekleri, azar azar artırarak geçiyoruz. Tipik bir Montıcnak diyetine benzer şekilde karbonhidrat ve pro­tein ayrımına geçeceğiz. Yani şeker ihtiva eden unlu vb. şeylerle hayvani yağ içeren etler, vs. As­lında diyetimizin vazgeçilmez ana yiyeceklerini asla bir arada yemeyeceğiz.
Örneğin; kahvaltıda, ya haşlama et, yumur­ta, pastırma, peynir, zeytin, sucuk gibi artık büt­çe ve zevkinize göre şeyler yiyeceksiniz. Tabi ye­şil salata da olur.

Ya da iki dilim ekmek, biraz tabii bal, şeker­siz meyve marmelatı, meyveler, zeytin (Bu arada zeytin her ikisiyle de yenilebiliyor) bunun gibi karbonhidrat içeren mercimek, fasulye vs., gibi yine bütçe ve zevk durumunuza göre, ama asla bu iki ayrı tip gıda bir arada olmasın.
Yukarıdaki her iki çeşit kahvaltı durumda da fındık ve ceviz ilaveli yiyebilirsiniz. Ama böyle tatlı ihtiva eden kahvaltıları haftada iki en çok üç defa yapın. Böyle şeker ihtiva eden ve ekmek (daha önce sözünü ettiğimiz tam ekmek) yenen öğünlerde ekmeğe tereyağı sürülmeyecek. Pey­nirle ekmek yenilmeyecek ama abartmadan bal vs. sürebilirsiniz. Yani alıştığımız gibi ekmek, bal varken masada peynir, salam vs. bulunmayacak. Aynı günün öğleninde mideniz boşaldığın­da et veya balık ne tercih ederseniz, bizim tipik diyetteki gibi yanında salata yiyebilirsiniz. Ola­bildiğince de salataları yemekten önce yiyip (15 dk. kadar) sonra ana yemeğe geçin. Öğün arala­rında yoğurt yiyin. Akşam eğer pilav, makarna, börek (artık börekler ıspanaklı olacak, etli ve peynirli olanları bırakacağız) gibi şeyler yiyecekseniz; asla yanında hayvanı gıda yani bizim diyet yiyecekleri olmasın. Bunlar yerine etsiz sebze yemekleri (etsiz kuru fasulye veya, karnaba­har gibi) ve yine etsiz çorbalar ve salatalar yiyebilirsiniz. Bu tür karbonhidrat içerikli yemek ye­diğiniz haftanın bir iki günü, tadımlık, çok canı­nızın çektiği tatlılardan yiyebilirsiniz. Yani bir di­lim baklava gibi.

7) YİYECEKLERİ SIRALI VE KARIŞTIRMADAN YEMELİ
Olabildiğince az çeşit yiyip acıktıkça başka cins yiyeceklere geçin. Öğle yemeğinde et, salata yediniz diyelim, biraz mide hazmetsin 2 saat sonra bir kase yoğurt yiyin. Yiyecekler bu şekilde dağıtıldığında aradaki abur cubur tabirinden atıştırmalar da yerini dengeli ve faydalı besinlere bırakacaktır. Öğünlerde değişik şeyler yiyin. Sabah et ise, öğle makarna, pilav, salata olsun; akşam da balık ve tavuk. Sabah yeşil salata yeme­ye alışalım, öğle çoban salatası. Öğlen brokoli, akşam pazı gibi. Sabah aç karnına bir kivi yemeği alışkanlık edinin, asıl kahvaltı 20 dakika sonra ol­sun, öğleden sonra öğün arası bir portakal, ak­şam yemekten iki saat sonra bir elma (Bu arada akşam yemeklerini erken yemek iyidir, saat 6-7'yi (18.00-19.00u) geçirmeyin. Çünkü metabolizma gece kendini onarır, eğer mide yüklü ise gücünü oraya harcar ki bu da çok zararlıdır.)

Kısacası fazla karıştırmayalım. Bunu çok sık, tekrarlıyorum, ama hem metabolizmanın rahat çalışması, hem de yediklerimizden azami faydayı sağlamak için başka yol yoktur. Tüm vitaminler ve faydalı ne varsa metabolizma, hepsini ancak bu şekilde alır ve kullanır.
Konuyu bir örnekle aptklarsak : Eti, pilavı, yoğurdu, baklavayı, meyveleri, makarna, börek, çorbayı şöyle birbirine karıştırın, üzerine fındık ve fıstık da koyun. Acaba bu karışıma bakabilir misiniz, bırakın yemeyi!.. Veya şu an yediklerini­zi aynı şekilde göz önünde birbirine katın, sonra bu karışımı yiyemeyeceğinizi göreceksiniz. Eh bakmaya dayanamadığımız şeyleri üst üste mide­ye çöplük gibi doldurursak buna mide ne yapsın, metabolizma ne yapsın? yandım gelsin çaylar deyip bir başka ızdırap ekli­yoruz, el insaf.

ÇAY VE KAHVE
Çay her zaman açık içilecek, kahveden ise uzak durun. Ama canınız çektiğinde yemek üst­lerinde içmeyin ve asla şeker kullanmayın.
Kahvede bulunan kafein pankreası uyarır ve insülin salgılanmasına sebebiyet verir. Bunun sonucu o anda kandaki glikoz yağa dönüşür, bunun sonucu yağ depolamak ve şişmanlamak­tır. Dikkat edin, yemek sonraları çay içildiğin­de hep bir şişkinlik olur. Deneyin görün. Aynca çay özellikle C vitamini emilimini engeller. Bu dolaylı demir emilimini ve C vitamini eksikli­ğine yol açar. Ayrıca çay çok içenler, bıraktık­tan sonra kolesterolünü ölçtürsün, görecek­ler ki % 10 düşmüş olacaktır. Tatlandırıcılar da kullanmayın. Çünkü o da pankreası uyarır.

Çocukluğumda arada bir kakao içerdik. Kahvehanelerde kakao satılırdı. Bence çay yeri­ne kahvaltılara yine kakao ekleyin. Şekersiz ve kakaoyu az atarak hem E vitamini alır ve hem de güzel bir lezzetle güne başlarsınız. Tabi abart­madan, bir iki bardaktan fazla olmayarak için.
Aslında bu diyete geçtikten ve her şeyi yalın halde yedikten sonra damak lezzetiniz değişe­cektir. Gerçekten yediğiniz ve içtiğinizin lezzetini tadacaksınız. Ekmekle yenen etten vs.den hep ekmek tadı alıp şişersiniz. Ama onları yalnız ye­diğinizde etin tadını, şekersiz çayda gerçek çay lezzetini alırsınız.
Yine yemeklerin üstüne hele de pilav, makar­na vs.gibi şeyler yemişseniz çok su içmeyin. Mi­de asitleri seyrelir ve hazımda güçlük çeker, ayrı­ca şişersiniz.Su içmeler, hep öğün aralarında olmalı. Böylece azami yarar sağlanmış olur.Bu arada alkolü tasvip etmiyor, içilmemesini ısrarla tekrarlıyorum. Hele diyet aşamasında ta­mamen yasak. Alkolün en büyük zararı (diyet acısından) pankreası çalıştırıp insülün salgılatmasıdır. Bu durum pankreası yorar. Çok alkol lanlarda genellikle şeker hastalığı, şeker yüksekliği gibi sorunlar bu nedenle oluşmaktadır.

8 ) LIGHT VE DÎYET YİYECEKLER
Ben prensip olarak çok azının dışında tama­mına karşıyım. Montignac prensiplerinin en beğenmediğim yönü de bu. Beyaz peynir yiyin, yoğurt yiyin, hatta tatlılar. Yukarıdaki prensiplere uyarak ne isterseniz yeyin, ama light gibi şey­lerden uzak durun. Oturup light diye kendinize eziyet ederek beyaz penir yemeyin. (Bu arada ekmeksiz peynir yemenin tadı gerçekten mükem­mel, kısa zamanda bunu fark edeceksiniz).

Natürel olanı tercih edip lezzetle yiyin, ama light olandan 2 yiyorsanız bundan 1 yiyin. Bir tabak yoğurt yerine yarım tabak ama yağlı yoğurt yiyelim.
En beğendiğim light ise, aslında çikolatanın kendisi olan, ama light diye satılan, % 70 ve üze­ri kakao ihtiva eden siyah çikolatadır. Maale­sef ülkemizde bu kadar sağlıklı ve yararlı olan bu türü üretilmiyor.
Yine tatlandırıcı ile yapılan süt tatlıları, pankreas sorunları olanlar için iyidir. Ama diyet baklava diyerek özellikle şeker hastalarının, hem de nasılsa diyet diye bol bol baklava yemelerini anlamak mümkün değildir. Onun içerdiği beyaz un bile tek başına tüm dengeyi bozmaya yeterli­dir.
Bu arada esas yememiz; gereken ve asıl ek­meğimiz olan tam ekmek ise, maalesef adı light oldu, işte bunu tavsiye ediyorum. Beyaz ekmekten uzak durup, bu ekmeği yukarıda tav­siye ettiğim şekilde yiyin.

9) VİTAMİNLER VE BESİN TAKVİYELERİ
Öncelikle toplumumuzda anlayamadığım bir vitamin tutkusu var. İnsanlara diyet önerdi­ğimde, ilk tepki vitaminsiz kalma korkusu olu­yor. Elbette bu biraz da 14 günlük ekmeksizlik ve tatlı vs. gibi alışkanlıklardan vazgeçeceğinden ve bunu göze alamadığından bilinçaltı bir baha­ne sayılabilir, ama her halükarda bir çok insan olur olmaz yerde ve kimseye sormadan kendince ya da bir arkadaş tavsiyesine veya reklama bakıp yığınla vitaminler kullanmaktadır.Yukarıda anlattığım diyetlerde hep bir şeyle­ri yerken birbirinden ayırdım. Tek çeşit yemeleri tavsiye ettim. Bunun bir sebebi de yediğimiz gı­dayla metabolizmayı baş başa bırakıp, onlardan azami vitamin ve yararları almasını sağlamaktır. Vitamin hapları vs. de bilinçsiz alındığında yığın­la yan etki oluşacaktır. Örneğin salgın olan C vi­tamini kullanma alışkanlığı. Elbette bu vitaminin yaran saymakla bitmez. Ama sürekli ve bilinçsiz kullanımda bazı B vitaminlerine zarar verir. Fazla demir emilimi yapar, bakır ve çinko dengesini bozar.

Yine özellikle cinsel gücü kuvvetlendirme adına çinko kullanılması, bakır dengesini bozar.. Bu tür örnekler çoğaltılabilir ama her ne kulla­nırsanız bilin ki mutlaka bir şeylere de zarar ve­rirsiniz.
Vitaminler doktorun tavsiye ve önereceği dozlarda alınmalıdır. Eğer bir şeylerin eksikliği varsa, bunu doktor görüp söyler ve kullanırsınız. Lütfen rasgele vitamin almayınız. Kullandığınız­da da arada bir kullanın ve yüksek dozlardan uzak durun (doktorunuz demişse o başka). Bun­ların yerine, aşağıdaki tavsiyelerime uyarak ola­bildiğince çok çeşitli sebze ve meyveler, ceviz, findik, fıstık, badem, kabak çekirdeği gibi ve ta­bi hiç bir şeyi asla aşırı kaçırmadan yerseniz, ina­nın hiç bir şeye ihtiyaç kalmaz.

TAVSİYE EDECEĞİM TAKVİYELER
Yine doktor sözü başrolde olmak kaydı ile naçizane tavsiyelerim en başta ginko biloba ve ginseng olacaktır. Özellikle ginko biloba çok ya­rarlıdır. Tansiyon düzenlemekten, cinsel güce ve kulak çınlamasına kadar bir çok yararları mevcut­tur. Yine aşırı gitmeden kullanılabilir. Bilmeden hiç bir ilacı kullanmayın. Aspirin dahi. Mutlaka doktor tavsiyesine göre dozaj ve kullanma şekli­ni tatbik edin.
Örneğin, ben geçmişte kafamdan sürekli as­pirin kullandım, sonuçta kalp ritm bozukluğu oluştu. Bunun gibi daha bir çok hatalar hayatı­mızda geri dönüşümsüz acılara, yaşam kalitemi­zin bozulmasına sebebiyet verebilir, lütfen dik­katli olunuz.

10) YEMEK PİŞİRME YÖNTEMLERİ VE YEMEK ÇEŞİTLERİ
Sizden ricam lütfen burayı çok dikkatle takip ediniz. Çünkü bundan sonraki sağlık, form ve dengeli beslenmenizin anahtarı burada yatmak­tadır. Az, basit ve öz anlatacağım.
Özellikle sebze alırken mutlaka tazesini alnx Yorulun, gezin, dolaşın, ama tazesini bulup alın. İMJnutmayın vitaminler bekledikçe değeri düşer, hatta yok olur. Solmuş ve sararmış olanlardan uzak durun, ucuz dahi olsalar. Bunları PİŞİRİR­KEN; mutlaka düdüklü’de, fırında ise firın jela­tinleri içinde ve AZ PİŞİRİN. Kıtır kıtır tabir et­tiğimiz kıvamda olsun. Sakın yağda kavurmayın. Haşladığınız sebzenin suyunu asla dökmeyin. Tersini yaparsanız sağlığınıza yarar yerine zarar veren, artık hiçbir vitamin değeri kalmamış posa­yı, yapay sosların lezzeti ile yersiniz. Bu, her has­talığa davetiyedir.

Bu konuda bilinçli olanları tenzih ederim, ama bir çok mutfakta bu yanlışlıklar yapılmakta­dır. Ispanak haşlanır, haşlama suyu atılır, yetme­di yağda kavrulur, üzerine yalancı soslar dökülüp zehir altın kasede sunulur. O ıspanakta olan vita­minler, mineraller ve hele de bir yağ asidi var ki tabiatta çok az şeyde mevcuttur. Hepsi gitti. Ama diyorsanız başka türlü lezzet alamıyoruz, ben yemek pişirmeden anlamam ama o şifa olan haşlama suyunu alın, tekrar kaynatmadan çorba yapın diyebilirim. Ama lütfen dökmeyin.

Keza milli yemeğimiz kuru fasulye. Gaz yap­masın diye 3 kere kaynar ve her kaynama suyu atılır. Varsın gaz yapsın, ama kıymayın. Akşam­dan ıslayın, sonra da olduğu gibi pişirin, bu ısla­ma suyunu bile dökmemeye çalışın. Eh biraz da gaz yapsın; ne de olsa milli yemeğimiz, yediği­miz belli olsun. Ama o vitamin ve minerallere kıymayın. Sonra da posa yiyip metabolizmanızı yakmayın.
„Yine klasik alışkanlıklarımızdan makarna. Haşlar, suyunu süzer, kalan posayı sos marifeti ile yeriz. Zaten aldığımız makarnalar arıtılmış unla yapılır. Böyle pişirmekle arta kalan biraz gı­da kalıntısını da yok ederiz, ne yapsın metaboliz­ma. Öyle bir su koymalıyız ki makarna piştiğin­de bu suyu çekmiş olsun ve’ hafif kıtır vaziyette sosları koyup yiyelim olur mu? Hani pilav yapar gibi. Ben burada basit çarpıcı örnekler anlattım, bu tüm yiyecekler için geçerlidir. Mantı da böy­le brokoli de.

Bu arada yemekleri olabildiğince mevsimlik sebzelerden seçip, çok çeşitli yiyelim. Pırasa, fasulye, karnabahar vs., unutmayın ki her birinin ayrı bir marifeti vardır. Yine hiçbir meyve veya sebzede aman şuna iyi geliyormuş diye durakla­mayalım. Hep aynı şeyleri yemeyelim. Örneğin lahananın faydaları saymakla tükenmez, ama de­vamlı yerseniz başka zararlı yönleri ortaya çıkar. Mısır çok faydalıdır ama başlıca yemek bu olursa B3 vitamini eksikliği yapar. Bu her şey için geçer­lidir.
Salatalarımız taze olmalı, yiyeceğiniz kadar ve olabildiğince az doğrayın. Asla bekletmeden ve yemekten önce yeme alışkanlığı edinin. Yeme­ği, salatadan 15 dakika sonra yemeye çalışın. Bu şekilde yalın haliyle hem hazım sorunu yaşamaz hem de tüm vitamin ve mineralleri almış olursunuz.

Unutmayın mutlaka çok çeşitli yiyelim. Tabi aynı anda değil. Bugün pırasa, yarın patlıcan, ıs­panak gibi veya karışık türlüler gibi. Unutmayın sebzeleri taze yiyin, çok alıp bekletmeyin. Tekrar edeceğim ama iyi geliyor kaygısıyla hiç bir şeyi aşın kaçırmayın. Bir inançlı insan olarak dinimiz­de hem yemekte, hem de her şeyde ve hatta din­de dahi aşırılık yasaklanmıştır. Bunu da bir dip not olarak iletmek isterim.

11) YANLIŞ BESLENME ALIŞKANLIKLARIMIZ
Önceki bölümlerde de değinmiştim ama tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum. Tereyağlı pilav, tatlılar. Kısaca şeker ve hayvani yağları bir araya getiren şeyleri artık terk etmeliyiz. Bunlar eskiden kalma alışkanlıklardır. O zamanlar insan­lar enerji almak için bu yolları denemişlerdi. Tar­lada vs., zor şartlarda, kıtlıklarda enerji ihtiyaçla­rı vardı. Bugün her şey motorize. Bu kadar ener­jiye ihtiyaç yok. Olsaydı zaten şişmanlamazdık. Şeker ve tatlılar sadece boş kalori verir, uzak durmalıyız.

Yemekleri kızartma yapmak, onların tüm ya­rarlı öğelerini yok edip vücudumuza kanserojen ve boş kalori yüklemektir. Haşlayarak yemekle kızartıp, yemek arasında 3 ila 5 kat kalori fark eder. Yani 100 kalorilik şey 300'e çıkar. Boş şe­ker ve tatlı alışkanlıkları ile lüzumsuz kalorilerin yerine, kızartmalar yerine, bize hem gıda, hem enerji veren kıymetli sebze ve meyveler yemeliyiz ve bu alışkanlıkları çocuklarımıza da aşılamalıyız.
Öğünlerde basit irade zaafıyla asla şişene ka­dar çok yemeyelim. Bu arada tatlı, unlu bir şey yediğinizde, midede ekşime, yanma, şişkinlik varsa aman dikkat pankreas zordadır, şeker has­talığı geliyor demektir. Böyle bir durumunuz varsa sakın ekmek ve tatlılara bulaşmayın, müm­künse hemen doktora gidin ve şeker yükleme testleri yaptırın.

12) SPOR
Spor konusunu ilk başlarda uzun uzun an­latmıştım, burada kısaca değinmek gerekirse; be­nim diyetimde spor olarak bir tavsiyem yoktur. Ama genel olarak asla antrenmansız ve konuşa­mayacak kadar nefessiz kalacağınız tempoda spor yapmayın. Çünkü o pozisyonda kilo vermez alırsınız. Kendi durumunuza uygun aşırı yükle­nilmeyen tempolu yürüyüşler hem kilo vermeye çok yardımcı olur, hem de yaşam kalitesini artı­rır. Psikolojik dengeden, kan seviyesine kadar her şeyi düzen­ler. Bu yüzden sakın sporsuz kalmayın.

13) DİĞER HASTALIKLARLA BAĞLANTI
Bu diyetin uygulanması ve genetik bağlantı bölümünde anlattıklarım doğrultusunda doku­nan yiyecekler terk edildikçe görülecektir ki, migren, baş ağrıları, mide rahatsızlıkları, pankre­as sorunları, yüksek şeker, yüksek tansiyon gibi (elbette doktorlarca teşhis konulmuş örneğin: böbrek, kalp bozukluğuna dayanmayan sebebi belirsiz, irsi dediğimiz türlerden bahsediyorum) bir çok problem de ortadan kalkacak, kendinizi enerjik, gençleşmiş hissedecek, yerinizde dura­mayacaksınız.

Uyku düzeniniz düzelecek, ruhen de kendi­nizi huzurlu hissedeceksiniz. Bu enerjiyle yaşam kaliteniz yükselecek, stres ve sıkıntılara daha ko­lay göğüs gereceksiniz.
Bu anlattıklarım hayal değil, bu güne kadar bir çok dostum bu anlattıklarımı uygulayarak hem fazla kilolarını attı, hem de bir çoğu yukarı­da saydığım bir çok hastalıktan kurtuldu. Tek formülü: Biraz sabır, biraz irade, ama en önemlisi biraz bilinçlenme.
Kalbi hasta olan futbol oynayamaz.
Kilonuz varsa, bu yükten kurtulmanın, bilinçlenmekden başka yolu yoktur. Unutmayın, sonra siz de futbol oynayamazsınız. Sağlıklı mutlu ve huzurlu bir yaşam diliyo­rum.

read more

sağlık Site istatistikleri
 
Sağlık, Kadın Hastalıkları