21 Nisan 2010 Çarşamba

Bulaşıcı Hastalıkların Sebepleri ve Tedavisi 1 yorum

21 Nisan 2010 Çarşamba |
1. Hastalığın Sebepleri

Hastalık bir çok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Neden ne olursa olsun hastalıkla birlikte kiCinin sağlığı bozulur. Hastalıklardan korunmak erken tanı ve doğru tedaviyle mümkündür. Hastalıkların Bedensel ve çevresel olmak üzere iki nedeni vardır.

a. Bedensel Sebepler
Bedensel sebepler kalıtsal, hormonal ve metabolik kökenli olmak üzere 3 çeşittir.
Kalıtsal hastalıklar; anne babadan genlerle geçen hastalıklardır. Örneğin: Mongolizm, Turner sendromu, Klinefelter sendromu, renk körlüğü, hemofili (kanın pıhülaşmaması), kas erimesi, balık pulluluk vb.

Hormonal hastalıklar ise vücuttaki hormonların salgılanışm bozukluğuna bağlı ortaya çıkan hastalıklardır. Örneğin: Hipofız, tiroit, paratiroit, börek üstü bezi, yumurtalık ve testis gibi bezlerden salgılanan hormon miktarının az ya da çok olmasıyla oluşan hastalıklardır. Bunların sonucunda diyabet, obozite, guatr, polikistik över hastalığı vb. rahatsızlıklarla karşılaşmak mümkündür.

Metabolik hastalıklara gut hastalığı örnek olarak verilebilir. Bu tür hastalıklar vücut metabolizmasının bozulması sonucu ortaya çıkar.

tümüne metabolizma denk. Metabolizmadaki olaylar da genlerimizdeki bilgiler doğrultusunda yapılanmaktadır. Dolayısıyla genlerdeki bozukluklar metabolik hastalıklara yol açabilir.

b. Çevresel Sebepler

Hastalıkların oluşumunda çevresel sebepler de önemlidir.

Bu sebepleri şöyle sıralayabiliriz: Fiziksel, biyolojik, kimyasal çevre Biyolojik, sosyo kültürel, ekonomik etkenler Temel maddelerin alınmayışı.

Fiziksel çevre sular, lağım, ışık, radyasyon, giyim eşyaları, iklim şartları, piknik alanları, yaşadığımız alanlar, kullandığımız eşyalardan oluşmaktadır. Fiziksel şartlar sağlık açısından olumlu hâle getirilebilir. Bu ancak insanm yaşadığı çevreye duyarlı olmasıyla mümkündür.

Çevreye açık bırakılan çöpler insan sağlığını olumsuz etkiler.

Fiziksel çevrenin içinde yer alan, doğal afet sonucu ortaya çıkan olumsuz koşullar da hastalıkların oluşumunda etkilidir. Doğal afetlerden kaynaklanan olumsuz koşullar afetin meydana geldiği bölgede yaşam koşullarını olumsuz etkiler. Doğal afetlerin yaşanıldığı bölgelerde kişiler barınma, su ihtiyacının yeterince karşılanamaması gibi durumlarla karşılaşırlar. Bu durum kişilerin temizlik koşullarının yetersizliğine neden olur. Temizlik koşullarının yetersizliği de bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasına ve hızla yayılmasına neden olur. Doğal afetler sonucunda ortaya çıkan hastalıklar kolera, kızamık, hepatit, dizanteri, tifo, zatüre vb.dir. Bu hastalıkların ortaya çıkmasını engelleyebilmek için doğal afetlerle birlikte ortaya çıkan barınma ve beslenme ihtiyaçlarına çözüm bulunmalı, çöpler ve atıklar en kısa zamanda toplanarak zararsız hâle getirilmelidir (Resim 2.1). Bireylerin su ihtiyaçlan karşılanmalı, ortaya çıkabilecek bulaşıcı hastalıklara karşıda hemen aşı uygulanmasına başlanmalıdır.

Biyolojik çevre 5 grupta incelenir. Bunlar; mikroorganizmalar, vektörler, bitkiler, hayvanlar ve bunlara bağlı oluşan hayvansal ve bitkisel ürünlerdir.

Hastalık etkeni taşıyan bit, pire vb. eklembacaklılara vektör denir. Örneğin insanda sıtma hastalığına neden olan, insanlara Plasmodium malana (Plazmodyum malarya) denilen hastalık etkeni insanlara dişi sivrisinek tarafından taşınır.

Kimyasal çevreye ise örnek olarak çeşitli katkı maddeleri, fabrikalardan çıkan zehirli atıklar, kanser yapıcı bazı maddeler verilebilir.

Kişilerin sosyokültürel yaşantıları ve ekonomik durumları sağlıklarım olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. Örneğin hamile kadının belirli aralıklarla sürekli doktor kontrolünde olması gerekmektedir. Bu durum kişilerin ekonomik düzeylerinin iyi olmasını ve aynı zamanda sosyokültürel olarak doktora gitmenin doğruluğunu fark etmiş olmasını gerektirmektedir. Çünkü sağlıklı bir doğum için yani hem annenin sağlığı hem de bebeğin sağlığı açısından doktor kontrolü gereklidir. Diğer taraftan aile ortamını huzursuzluğu, çalışma koşullarının olumsuzluğu vb. durumlar kişinin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir.

Hastalıklarda bir diğer etken de beslenme yoluyla alınması gereken temel maddelerin alınmamasıdır. Flor eksikliğine bağlı diş çürümeleri, D vitamini eksikliğine bağlı raşitizim hastalığı örnek verilebilir.

2. Bulaşıcı Hastalarda Genel Kavramlar

Bulaşıcı hastalıkların önemini ve tedavi yöntemlerini kavramak için hastalık, enfeksiyon, hastalık etkeni, kuluçka süresi bulaşma süresi, salgın hastalık, bulaşıcı hastalık zinciri ve bulaşma yolu gibi kavramların ne olduğunu öğrenmek gerekmektedir. Şimdi bu kavramları göreceksiniz.

a. Hastalık ve Enfeksiyon

Hastalık çevresel, bedensel ya da her iki etkenin etkisiyle canlının sağlığında meydana gelen bozukluklardır.

Her hastalığın oluşumundaki etken farklıdır. Örneğin kanser vücudun herhangi bir yerindeki hücresel yapının bozulması sonucu hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşur. Ancak bu hastalık solunum gibi herhangi bir yolla bir kişiden diğerine geçmez. Grip, nezle, kolera gibi etkeni virüs ya da bakteri olan hastalıklar ise solunum yoluyla ya da , ortak kullanılan eşyalar, besinler gibi yollarla kişiden kişiye geçer.

Hastalık etkeninin her hangi bir yolla kişiler arasında yayılmasıyla ortaya çıkan hastalıklara bulaşıcı hastalık denir.

Hastalık etkeni olan herhangi bir mikroorganizmanın vücuda girerek üremesi durumuna enfeksiyon denir.

Ancak her enfeksiyon hastalık değildir. Meydana gelen enfeksiyonun hastalık olarak adlandırılabilmesi için vücuda giren hastalık etkeninin bulunduğu organ ya da dokuda çoğalarak bu yapıların çalışmasını bozması gerekir.

b. Hastalık Etkeni

Hastalık etkeni, vücuda girerek hastalığın oluşmasına neden olan mikroorganizmalardır. Bulaşıcı hastalıklarda başlıca etken olan mikroorganizmalar bakteriler, virüsler, mantarlar ve parazitlerdir.
Bu hastalık etkenleri solunum yolu, sindirim sistemi, yaralar vb. yollarla vücuda girer. Hastalık etkeni vücuda girer girmez vücudu savunan hücrelerle savaşmaya başlar. Hastalık etkenlerin bir kısmı yok edilirken bir kısmı da üremeye devam ederek enfeksiyona, daha sonra da hastalığa neden olur.

read more

Aile Hayatı 0 yorum

Aile; toplumun temel birimidir. Bireyin ilk deneyimlerini kazandığı ilk tutum ve davranışlarının belirlendiği ortam ailedir. Bu nedenle aile, insan yaşamında en önemli ilk toplumsallaşma kurumudur. Genelde "geniş aile" ve "çekirdek aile" olmak üzere iki farklı aile yapısından söz edilir.

Toplumda bireyler evliliğe karar verirken mutlu ve huzurlu bir aile kurabilmek için; yaş, fiziksel ve duygusal olgunluk, ekonomik ve sosyal olgunluk, eş seçimi gibi bazı faktörleri dikkate almalıdır. Bu faktörlerle birlikte akraba evlilikleri yapmanın sakıncaları olduğu da unutulmamalıdır.Aile hayatını etkileyen çeşitli faktörlerden söz edilebilir. Bunlar aile içi iletişim, eşler arasındaki ilişki, aile bireylerinin görev ve sorumluluklarını üstlenmesi ve diğer sosyal kurumlarla uyumu olarak sıralanabilir.

Aile planlaması; ailelerin istedikleri zaman ve bakabilecekleri sayıda çocuk sahibi olabilmeleri için yürütülen çalışmalardır. Aile planlaması uygulamaları ana sağlığını; ana ölümlerinin, üreme sistemi hastalıklarının, düşük ve kürtaj sayısının azalması bakımından olumlu yönde etkiler. Aynı zamanda düşük doğum ağırlıklı bebek doğma olasılığını ve bebek ölümlerini azaltması bakımından da çocuk sağlığını etkiler. Dolayısıyla toplumda sağlıklı anne ve çocuk sayısının artmasına katkıda bulunur. Aile planlaması hizmetleri sağlık evleri, sağlık ocakları, ana çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri ile hastanelerde verilmektedir.

Sağlık hizmetleri açısından ana, doğurganlık çağındaki kadın olarak tanımlanır. Çocuk sahibi olsun ya da olmasın 15- 49 yaş arasındaki kadınlar ana olarak kabul edilir. Kadın üreme organında yumurta ile spermin birleşmesine döllenme denir. Döllenme ile başlayan ve bebeğin doğumuna kadar geçen süre gebelik adını alır. Normal gebelik süresi ortalama 280 gündür ( 40 haftadır.). Düşük, gebeliğin 20. haftadan önce sona ermesidir. Gebeliğin oluşmasıyla birlikte bazı belirtiler ortaya çıkar. Gebelik döneminde belirli aralıklarla bir sağlık kuruluşuna gidilerek düzenli kontroller yaptırılmalıdır.

Sağlıklı bir gebelik için hekim önerisi dışında ilaç kullanılmamalıdır, yeterli ve dengeli beslenmeye özen göstermelidir, röntgen ışınlarının etkisinde kalınmamalıdır, bazı mikrobik hastalıklar bebeğe zarar verebilir bunun için gerekli önlemler alınmalıdır; sigara, alkol ve uyuşturucunun bebeğe olumsuz etkileri olacağı bilinmelidir. Sıralanan bu etkenlerle birlikte annenin yaşı ve kalp, yüksek tansiyon gibi hastalıkları, gebelik aralığının 2 yıldan az olması erken doğum, düşük, gelişme geriliği vb. durumlara yol açabilir.

38-42. haftalarda doğmuş bebekler zamanında doğmuş kabul edilir. 28-37. haftalarda doğanlara prematüre, 42. haftada suni sancılar başlatılarak alman bebekler postmatüre olarak adlandırılır. Normal bir doğumda bazı hormonların etkisiyle doğum sancılarının nedeni olan rahimde kasılmalar başlar. Doğum sancıları gittikçe şiddetlenir ve sıklaşır. Kasılmalar ve annenin ıkmmasıyla oluşan basınçla bebek hareket eder ve vajina açıklığının artmasıyla dışarı çıkar ve doğum gerçekleşir. Normal yolla yapılamayan doğumlarda sezaryen yöntemi kullanılır.

Çocukların sağlığının istenen düzeyde olabilmesi için; çocuğun büyüme ve gelişmesinin beklenen düzeyde olup olmadığının düzenli aralıklarla izlenmesi gerekir. Çocuk bakımına, beslenmesine, aşılamanın zamanında yapılmasına önem verilmeli. Çocuklarda karşılaşılabilecek bazı sorunları ve evde yapılabilecek bazı basit uygulamaları bilmek gerekir. Akraba evlilikleri yapılmamalı ve çocuk sahibi olmak isteyen kişiler kan gruplarını bilmeli, Rh kan uyuşmazlığına karşı hazırlıklı olmalıdır.

read more

18 Nisan 2010 Pazar

Çocuklarda Görülen Bazı Sağlık Sorunları 0 yorum

18 Nisan 2010 Pazar |
Büyüme ve gelişme döneminde olan çocuklar, bebeklikten itibaren bazı sağlık sorunları yaşayabilirler. Bu sorunların nedeni çoğunlukla mikroorganizmalardır. Çocuklarda doğumdan itibaren aşıların düzenli yapılması sağlanmalıdır. Çocuğun beslenmesine ve bakımına önem verilmeli, düzenli aralıklarla sağlık kontrolleri yapılmalıdır.

1.Yüksek ateş

Çocuklarda vücut sıcaklığının 37,5 °C'un üzerine çıkması bir sağlık sorununun olduğunu gösterir. Yüksek ateşin nedeni herhangi bir enfeksiyon, vücudun susuz kalması ya da güneş çarpması olabilir. Ateşi yükselen çocuklar bir hekime muayene ettirilmelidir. Ateşin nedeni menenjit gibi ciddi bir hastalık olabilir. Bu tür hastalıklarda yüksek ateşi olan çocuk tedavi edilmediğinde havale geçirebilir ve merkezi sinir sistemi hasarları oluşabilir.
Vücut sıcaklığı bebeklerde makattan daha büyük çocuklarda dil altı ya da koltuk altından hasta termometresi ile ölçülebilir. Yüksek ateş tespit edildiğinde hastanın kaim giysileri çıkarılmalı, kol ve bacakları su ile yıkanmalı, koltuk altı ve kasıklara su ile ıslatılmış bezler konularak ateş düşürülmeye çalışılmalıdır.

2.ishal

Sık ve sulu dışkılamamn olması ishalin belirtisidir. Çocuklarda çeşitli nedenlerden dolayı ishal görülebilir. Sık dışkılama vücuttan çok fazla su ve mineral kaybına yol açar. Kısa sürede tedavi edilmediğinde ölüme neden olabilir.

3.Zatürre

Zatürre akciğerlerin iltihabı şeklinde görülen ateşli bir hastalıktır. Nedeni çoğunlukla bakterilerdir. Solunum güçlüğü, öksürük, burun kanatlarının solunuma katılması, düşmeyen yüksek ateş gibi belirtiler görülür. Tedavinin gecikmesi yüksek ateşin yarattığı etkiler, solunum yetersizliği ölüme yol açabilir.

4. Pamukçuk

Özellikle süt çocuklarında görülen bir mantar hastalığıdır. Ağız içinde ufak, beyaz noktacıklar şeklinde görülür. Emme güçlüğü ve ağrıya yol açar. Evde hazırlanacak karbonatlı suyla temizlenmeye çalışılır. Parmağa sarılan bir tülbent, karbonatlı suya batınlır ve bebeğin ağız içi silinir. Sık tekrarlıyor ve geçmiyorsa bir hekime başvurulmalıdır.

5. Doğmalık Hastalıklar

Bebekler bazı hastalıkları doğuştan taşıyor olabilirler. Dudak, el ve ayaklarda şekil bozuklukları, yarık damak, doğuştan gelen kalça çıkığı, ağlarken morarma gibi hastalıklar bunlardan bazılarıdır. Bu tür hastalıkların nedenleri kalıtsal ya da gebelik döneminde bazı faktörlerin olumsuz etkileri olabilir.

Doğmalık hastalıkların tanısının konması ayrıntılı tetkiklerin ve tedavisinin
yapılabilmesi için sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir.

6. Akraba Evlilikleri

Yakın akrabalar taşıdıkları kalıtsal özellikleri bakımından büyük oranda benzerlik gösterirler. Ailesel olan bir hastalığın taşıyıcısı olabilirler. Bu nedenle akraba olan kişilerin evliliklerinde akraba olmayan kişilere göre kalıtsal bir hastalığın çocuklarda görülme olasılığı daha yüksektir. Sağlıklı çocuklara sahip olabilmek için akraba evlilikleri yapmamak gerekir.

7. Kan Uyuşmazlığı

Annenin kan grubunun Rh negatif, babanın Rh pozitif olduğu durumda; bebeğin kan grubu Rh pozitif olursa Rh kan uyuşmazlığı ortaya çıkar. Böyle bir gebelikte annede Rh pozitif kan grubuna karşı antikor üretilir. Bu antikorlar bebeğin alyuvar kan hücrelerinin çökelmesine ve önlem alınmadığında ölümüne yol açar.

Rh kan uyuşmazlığında genellikle ilk çocuklar sağlıklı doğar. Fakat annede oluşan antikorları etkisiz hâle getirmek için özel bir tedavi uygulanmalıdır. Bu şekilde ikinci bir gebelikte bebeğin zarar görmesi önlenmiş olur.

8.Sarılık

Bebeklerin çoğu doğumdan sonraki iki ya da üç gün içinde sanlık olur. Bu, yeni doğan sarılığı ya da fizyolojik sanlık olarak adlandınlır. Normal bir durumdur. Çünkü bebeğin anne karnındayken görev yapan alyuvarlan doğumdan sonra parçalanır. Yerini yeni üretilen alyuvarlar alır. Bu parçalanma sırasında açığa çıkan bilirubin maddesini henüz tam olgunlaşmamış olan karaciğer etkisiz hâle getiremez. Bilirubin göz aklanmn ve cildin sararmasına yol açar.

Fizyolojik sarılık genellikle 7-10 gün içerisinde kendiliğinden iyileşir. Bazı bebeklerde bilirubin fazla olabilir. Bu durumda fototerapi (ışık tedavisi) uygulanır.

Doğumdan sonraki ilk haftada meydana gelen sarılık, fizyolojik sanlık olmayabilir. Bir enfeksiyona, kanamaya, karaciğer yetersizliğine, Rh uyuşmazlığına ya da enzim eksikliğine bağlı olabilir. Sarılık 15 gün içerisinde iyileşmezse hekime başvurarak nedeni anlaşılmalı ve kısa sürede hastalığın tedavisi yapılmalıdır.

read more

15 Nisan 2010 Perşembe

Çocuk Bakımı 0 yorum

15 Nisan 2010 Perşembe |
Çocuk Bakımı

Bebeğin doğumdan itibaren en iyi bakımım sağlayacak olan anne, babası ve ailedeki diğer bireylerdir. Bebek bakımı hakkında bilgili olmak ve bazı sağlık ilkelerine uymak özellikle ilk ayların sorunsuz geçirilmesinde önemlidir.

Çocuk bakımının temel ilkelerinden biri doğumdan itibaren düzenli aralıklarla sağlık kontrolüne gidilmesidir. Bu büyüme ve gelişmenin izlenmesinin yanında bazı hastalıkların erken tanısı için önemlidir. Örneğin kalça çıkığı, solunum bozukluğu, fenilketonüri, hipotiroidizm gibi metabolizma hastalıkları özellikle ilk aylarda fark edilebilen ve gecikmeden tedavisi yapılması gereken sağlık sorunlarıdır. ..s
Günlük bakımda, bebeğin altının sık değiştirilmesi ve temizlenmesi, mümkün oluyorsa her gün banyo yaptırılması bebeğin sağlığım olumlu yönde etkiler. Banyo, bebeği rahatlatır, derisini canlandırır ve kan dolaşımını hızlandırır. Alt bezlerinin atılabilen bezlerden olması kullanım kolaylığı sağlar. Yıkanabilen bezlerden kullanılacaksa pamuklu olması tercih edilmelidir. Kirlendiğinde sabunlu su ile yıkanıp iyice kaynatılmalı ve durulanmalıdır. Bebeğin altının kirli kalması pişiklere yol açabilir. Bez değiştirilirken temizlik önden arkaya doğru yapılmalı ve duru su ile silinmelidir.

Bebeği açık havada dolaştırmak ve güneş ışığı almasını sağlamak yararlıdır. Açık hava bebeğin ev ortamının dışına alışmasını, bağışıklığını güçlendirmesini sağlayacaktır. Özellikle güneş ışınları vücutta D vitamini sentezini artırdığından kısa süreli geziler ve açık havada bulunmak kemik ve diş gelişimi için yararlı olacaktır.

Bebeklerin bakımında dikkat edilecek bir başka ilke de seçilecek giysilerin uygunluğudur. Bebeklere pamuklu ve rahat olan tulum gibi giysiler giydirilmelidir. Soğuk havalarda yünlü yelekler kullanılmalı, ayaklarına sıcak tutan çorap ve patikler giydirilmelidir.

Bebekler için en iyi besin anne sütüdür. Bebekler doğar doğmaz emzirilmeye başlanmalı ve en az 4-6 ay emzirilmelidir. Özellikle doğumdan sonra verilen ilk besin anne sütü olmalıdır. Çünkü doğumdan sonra ilk 2-3 gün anne sütü antikorlar bakımından zengindir. Bu bebeği hastalıklara karşı korur ve bağışıklık sisteminin direncini artırır. Anne sütü bebeğin gelişimi için gerekli protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineralleri içerir.

Bebeği beslerken doğru emzirme tekniğinin bilinmesi gerekir. Emzirme sırasında bebek yarı oturur durumda tutulmalıdır. Anne de oturur durumda olmalı ve memesini bebeğin burnunun tıkanmasını önleyecek şekilde bir eliyle üstten bastırarak bebeğin ağzına vermelidir.

Doğru emzirme tekniği ile anne sütünün yapımı artar.

Emzirmede her iki memede kullanılmalıdır. Bebeğin her isteyişinde emzirilmelidir. Yeni doğan döneminde anne sütünden başka bir besine gerek yoktur. Doğru emzirme tekniğinin kullanılması sütün azalmasını ve erken dönemde ek gıdalara geçilmesini engeller.

Anne sütünün yeterli olması durumunda bebeğin kilo artışı ve idrar miktarı normaldir. U.ykusu sakin ve düzenlidir.

Hiçbir ek gıda anne sütünün yerini tutamaz. Zorunlu nedenlerle anne sütü verilemiyor ise çocuğun beslenmesi konusunda sağlık personeline danışılmalıdır.

Çocuğun büyüme ve gelişmesinde yeterli ve dengeli beslenmesi önemlidir. Annenin yeterli sütü var ise en az bir yaşına kadar emzirmeye devam edebilir. Ancak 4-6 aydan sonra ek besinlere başlanılmalıdır. Büyümekte olan çocuğun enerji gereksinimi arttığından, anne sütünün karşılayamadığı bazı mineral, vitamin ve proteinlere olan gereksinimi de artar. Ek gıdalar bu açığı kapatmak için gereklidir.

besinlere başlamak için en uygun zaman hangisidir? Niçin ek besine gereği uyulur?

d. Aşılama

İnsan vücudu hastalıklara karşı bağışıklık sistemi tarafından korunur. Bu sistem hastalık etkenlerine karşı özel antikorlar (savunma maddeleri) üretir. Antikorların üretimi için vücudun hastalık etkeni ile karşılaşmış olması gerekir. Yani hastalığa yakalandığımız zaman bağışıklı sistemi mikrobu tanır. Tekrar aynı mikrop ile karşılaştığında hazırlıklı olur.

Aşı, zayıflatılmış ya da öldürülmüş hastalık etkenini ya da bu etkenin zehirli ürünlerini içeren karışımlardır.

Bulaşıcı hastalıklara karşı üretilen aşılar, hastalığı hiç geçirmemiş kişilere verilir. Aşılanmış kişiler ya hiç hastalanmazlar ya da hastalığı hafif geçirirler.

Ülkemizde çocuklar doğumdan itibaren belirli bir aşı takvimine göre aşılanırlaîj fDüzenli olarak uygulanan aşılar; verem, difteri, çocuk felci, boğmaca, tetanos, kızamıkçık, kabakulak.

read more

Çocuklarda Büyüme ve Gelişme 0 yorum

ÇOCUK GELİŞİMİ
Ülkemizde bebek ölüm oranı son yıllarda düşmüş olsa da birçok gelişmiş ülkeye göre hâlâ yüksektir. Bir yaşından küçük çocukların % 30'u önlenebilir hastalıklara karşı tam aşılanmamıştır. Beş yaşından küçük çocukların % 16'sı da yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıyadır. Bu sorunlar göz önüne alındığında ülkemizde çocukların sağlığının korunması ve doğumdan itibaren gelişimlerinin izlenmesi önemlidir. Çünkü birçok faktör çocuk sağlığını etkiler.Annenin gebelik dönemini etkileyen faktörler dünyaya gelecek çocuğun sağlığını da etkiler. Örneğin annenin gebelikte radyasyon etkisi altında kalması, bazı ilaçlan kullanması doğum sırasında çocuğun anne karnında oksijensiz kalması, boynuna kordon dolanması gibi durumlar çocuk sağlığını olumsuz etkiler. Özellikle beyinde kalıcı hasarlara yol açabilir.

Doğumdan sonraki ilk bir ay çocuğun hayatta kalması için önemli bir dönemdir bu dönemde iyi bir bakım ve nitelikli bir sağlık hizmetinin alınması gereklidir. Bebeğin iyi ve dengeli beslenmesi sağlanmalıdır. Anne sütünün yeterli olması ve bebeğin ihtiyacını karşılaması önemlidir. Hastalıklara karşı bağışıklama çocuk sağlığının korunmasında ve vücudunun direncinin artırılmasında olumlu yönde etki eder.

Bazı genetik bozukluklar çocuklarda ruhsal ve bedensel hastalıklara neden olabilir. Örneğin Down Sendromu kromozomlarla ilgili bir anormallikten kaynaklanır. Bu durum büyüme geriliği, zihinsel kusur ve iskelet bozukluklarına neden olur.


Büyüme ve Gelişme

Çocuğun büyüme ve gelişmesinin beklenen düzeyde olup olmadığını anlamak için düzenli aralıklarla izlenmesi gerekir. Bu amaçla hazırlanmış büyüme eğrileri gelişimi izlemek için yararlıdır (Grafik 1.1). Büyümenin ve gelişmenin izlendiği kontroller çocuklarda ortaya çıkabilecek çeşitli hastalıkların, bedensel ya da zihinsel engellerin erken dönemde fark edilmesini ve tedavisinin yapılmasını sağlar.

Kız ve erkek çocuklarda büyüme eğrileri

Türkiye standartlarına göre zamanında doğan bir bebek 48-50 cm boyundadır. Kütlesi 3000-3500 gramdır. Gelişimi normal seyreden 1 yaşındaki çocuk doğum kilosunun üç katına, boyu da doğum sonrasının 1,5 katına erişir.

Boy ve kilo artışının yanında çocuklar aylara ve yaşa göre kazanılan bedensel yetenekler ve zihinsel gelişim özellikleri gösterirler. Bu özellikler aşağıdaki gibi sıralanabilir.

Yeni doğan: Sırt üstü yatırıldığında dizlerini karnına çeker, kollarını kıvırır. Yüz üstü yatarken başını yana çevirebilir. Emme, arama, yakalama refleksi vardır.

1 aylık: Yüz üstü yatırılmca başını kaldırabilir. Ellerinden tutup oturtulur duruma getirilirse başı geriye düşer.

3 aylık: Yüz üstü yatırılınca kolları ile destek alarak başını kaldırır, sağa sola çevirir. Ellerinden tutup oturtulur duruma getirilirse başını dik tutar. Gülümser ve ses çıkarır. Arka bıngıldak kapanır.

6 aylık: Destekle oturabilir. Yabancıları tanıdıklarından ayırabilir. Alt çenedeki ilk kesici dişleri çıkar.

9 aylık: Destekle ayakta durabilir ve yürüme hareketleri yapar. Emekler, "baba", "anne", "mama" gibi iki heceli sözcükleri söyler.

12 aylık: Elinden tutulunca yürür. Söylenenlerin bazılarını anlar. Söylediği sözcük sayısı artar. Top ile oynar. 6-8 dişi vardır.

24 aylık: Merdiven iner çıkar. Organlarını tanır. Tuvalet ihtiyacım söyler. Eşyalara tırmanır. Üç sözcüklü cümle kurabilir. 16 dişi vardır.

4 yaşında: Sayı sayar. Renkleri tanıyabilir. Grup oyunlarına katılabilir. Masal anlatır. Tuvaletini kendi yapar.

6 yaşında: 10'a kadar sayar. Sağ ve sol elini gösterebilir. Paralan tanır.

read more

12 Nisan 2010 Pazartesi

Ana ve Çocuk Sağlığı 0 yorum

12 Nisan 2010 Pazartesi |
ANA VE ÇOCUK SAĞLIĞI

Toplum sağlığı açısından özellikle önem taşıyan konulardan biri ana ve çocuk sağlığıdır. Çünkü, birçok ülkede sağlık sorunları doğurgan çağdaki kadınlarda ve çocuklarda yoğunlaşmaktadır. Ana ve çocuk sağlığı hizmetlerinin kalitesinin artırılması genel sağlık sorunlarının çözümü açısından gerekli olmaktadır.

1. Ana Sağlığı

Sağlık hizmetleri açısından ana, doğurganlık çağındaki kadın olarak tanımlanır. Çocuk sahibi olsun ya da olmasın 15-49 yaş arasındaki kadınlar ana olarak kabul edilir.
Ana ve çocuk sağlığı hizmetleri doğurganlık çağındaki kadınlarla, okul öncesi (0-6 yaş) çocuklara yönelik hizmetlerdir. Bu iki grup birlikte ele alınır. Çünkü ananın sağlığı çocuğun sağlığını doğrudan etkilerken çocuğun sağlığı da ananın ruhsal ve bedensel sağlığını etkiler.

Ülkemizde 2005 nüfus istatistiklerine göre genel nüfusun yaklaşık % 38'ini ana ve çocuklar (0-6 yaş) oluşturmaktadır (Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü verilerinden alınmıştır.). Bu grubun yeterli düzeyde sağlık hizmetleri alması yeni yetişen nesillerin sağlıklı olması için gereklidir.

a. Gebelik dönemi

Erkeklerin üreme sisteminde sperm adı verilen üreme hücresi, kadınların üreme sisteminde ise yumurta adı verilen üreme hücresi oluşturulur.

Kadın üreme organında yumurta ile spermin birleşmesine döllenme denir.

Döllenme ile başlayan ve bebeğin doğumuna kadar geçen süre gebelik adını alır.

Kadınlarda her ay genellikle bir yumurta hücresi olgunlaşır. Yumurtalıktan serbest bırakılan bu hücre yaklaşık 24 saat hayatta kalır. Gebe kalma olasılığı da âdet kanamasının başlangıcından sonraki 12-14. günlerde daha yüksektir. Yumurtanın olgunlaşması ve atılması bir döngü takip ettiğinden âdet kanamasından sonra yeni yumurta hücresinin atılımı genellikle bu günlere rastlar. Bu dönemde yumurtanın spermle karşılaşması gebeliğin başlangıcıdır. Bir sperm hücresinin dölleme yeteneği ise dişi vücuduna bırakıldıktan sonra 72 saat boyunca korunur. Yumurtanın atıldığı ve canlılığını koruduğu bu günlerde yumurta, sperm tarafından döllenmiş ise meydana gelen bu hücre zigot adını alır. Hem annenin hem babanın kalıtsal özelliklerini taşıyan zigot hemen bölünmeye başlar.

Zigot önce iki hücreye bölünür ve bölünmeler ikiye katlanarak devam eder. Yaklaşık 5-7 gün sonra çok sayıda hücre taşıyan bu yapı yani embriyo annenin rahim iç duvarına tutunur.

Doğuma kadar embriyonun anne ile bağlantısını, beslenmesi ve korunmasını sağlayan plasenta oluşur.

Normal gebelik süresi ortalama 280 gündür (40 haftadır. * Özellikle ilk üç ay gebeliğin en riskli dönemidir. Bu dönemde embriyoda gelişim hızlıdır ve dışarıdan gelecek etkenlere duyarlıdır. Düşüğün ortaya çıkma olasılığı ilk üç ayda yüksektir.

Düşük, gebeliğin 20. haftadan önce sona ermesidir.

Düşüğün nedenleri arasında gelişim anormallikleri, hastalıklar, rahimdeki kusurlar sayılabilir.

1. Gebelik belirtileri

Gebeliğin oluşmasıyla birlikte bazı belirtiler ortaya çıkar.

Başlıca gebelik belirtileri;

Âdet kanamasının gecikmesi ve olmaması,

Göğüslerin dolgunlaşması, sızlaması ve duyarlılığının artması,

Göğüs uçlarındaki kahverengi halkanın koyulaşması,

Bulantı ve kusma,

Yorgunluk hâlsizlik hissi, uyuma isteğinin artması,

Sık idrara çıkma,

3. aydan itibaren karında büyüme,

4. aydan sonra fetüsün hareketlerinin hissedilmesidir.

Bu hormon öncelikle kanda ve idrarda bulunur. Kan veya idrar örneği alınarak gebelik testi yapılır.

2. Gebelik Döneminde Bakım

Gebelik düşünüldüğünde bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Bunun amacı gebelik öncesi genel sağlık kontrolünün yapılmasıdır. Anne ve baba arasında Rh kan uyuşmazlığı olup olmadığı tespit edilir. Annenin varsa şeker hastalığı, yüksek tansiyon, anemi vb. hastalıkları tespit edilir. Gebelikte risk oluşturabilecek hastalıklar kontrol altına alınır.

Annenin 35 yaş üzerinde olmasının , Ailede kalıtsal bir hastalığın bulunmasının,

- Annenin aşırı kilolu ya da zayıf olmasının,

- Annenin sigara, alkol vb. zararlı maddeler kullanmasının,
Düzenli alınan ilaçların olmasının vb. durumların etkisinin ne olacağı

Gebelik kesinleştikten sonra belirli aralıklarla bir sağlık kuruluşuna gidilerek düzenli kontroller yaptırılmalıdır. Doğum öncesi bakım, gebeliğin izlenmesi hem anne hem çocuk sağlığı açısından önemlidir.

Doğum öncesi bakımda şunlar yapılır.

• 10-12. haftadan itibaren bebeğin kalp sesleri dinlenir.

• Ultrasonografi ile bebeğin gelişimi izlenir. Baş büyüklüğü, cinsiyet tespit edilebilir. Başın genişliği gebeliğin sağlıklı devam edip etmediği hakkında fikir verir.

• Annenin kan basıncı, kilo artışı izlenir. Annenin gebelik boyunca 10-12 kg alması gerekir.

• Gebeliğin 5. ayından itibaren 1 ay ara ile iki doz tetanos aşısı yapılır. Doğum sırasında oluşabilecek enfeksiyon riskine karşı bebek ve anne korunmuş olur.

• Son aylarda bebeğin anne karnındaki duruş şekli izlenir. Doğumun ne şekilde yapılacağı belirlenir.

• Doğum ve bebek bakımı konusunda anne bilgilendirilir.

Gebelik dönemi boyunca annenin sağlığının ve bebeğin gelişiminin hekim, ebe ve hemşireler tarafından izlenmesinin yanında annenin bazı kurallara uyması gerekir.

Sağlıklı bir gebelikte annenin uyması gereken kurallar:

• Sağlıklı bir gebelik için hekim önerisi dışında ilaç kullanılmamalıdır. Çünkü her ilaç plasentadan bebeğe geçer. Bazı ilaçların gelişim bozukluklarına yol açtığı bilinmektedir.

• Sağlıklı bir gebelik için anne adayı yeterli ve dengeli beslenmeye özen göstermelidir (Resim 1.3). Beslenme yetersiz olursa bebeğin büyümesi de geri kalabilir. Protein, karbonhidrat ve yağlar yeterli alınmalıdır. Özellikle bu dönemde annenin demir, kalsiyum ihtiyacı artar. Hekimler minerallerin yanında folik asit gibi ek vitamin desteği de önerirler. Gebelikte toprak, sabun vb. zararlı maddeleri yeme gibi alışkanlıkların ortaya çıkmasının nedeni demir eksikliğidir. Demir eksikliğinin olması annede kansızlığa yol açar.
Günlük beslenmede yeterince taze meyve yenilmelidir.

Özellikle gebeliğin ilk ayında röntgen ışınlarının etkisinde kalınması bebekte gelişim bozukluklarına ve sakatlıklara yol açar.

Gebelikte bazı mikrobik hastalıklann geçirilmesi veya gebelik öncesinde annenin HIV (İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü) veya hepatit-B taşıyıcısı olması bebeğe ciddi zararlar verir. Hastalık etkenleri gebelik ya da doğum sırasında bebeğe geçer. HIV taşıyıcısı kadınlar gebe kalmamalıdır. Erken doğum riski hepatit-B taşıyan kadınlarda sık görülür.

kalp ve sinir sistemi sorunlarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Toksoplazmozis ise bir tür parazitin yol açtığı hastalıktır. Özellikle az pişmiş, hastalıklı hayvanların etlerinden, kedi gibi ev hayvanlarının dışkılarından temas yoluyla geçebilir. Düşüklere ve sinir sistemi sorunlarına yol açabilir.

Gebelikte vücudu sıkmayan rahat ve bol giysiler giyilmelidir. Yüksek topuklu olmayan, yürüyüşe elverişli rahat ayakkabılar tercih edilmelidir. Dinlenmeye zaman ayrılmalıdır.
Gebelik döneminde rahat giysiler tercih edilmelidir.

Gebelikte aşın yorgunluktan kaçınmak, dinlenmeye zaman ayırmak gerekir.

Gebelik döneminde düzenli egzersizler yapmak annenin dayanıklılığını artırır. Bu, doğumun daha kolay gerçekleşmesinde yardımcı olabilir. Özellikle kalp ve akciğer sağlığının artması ve doğum sırasında yorgunluğa yenilmeden annenin bebeğini itmesini kolaylaştırır. Egzersizler, normal hareketlerin dışında ağır ve aşırı hareketler olmamalıdır. Yüzme, yürüyüş, hafif aerobik hareketleri yararlıdır. Gebelik döneminde sigara içilmesi düşük doğum ağırlıklı bebeklerin doğmasına neden olabilir. Bu bebekler hastalıklara karşı güçsüzdür. Aynca sigara içen annelerde düşük ve erken doğumlara daha sık rastlanır.

Alkol de gebelikte zararlı olan maddelerden biridir. Çok alkol alan veya alkolik annelerin bebeklerinde doğum öncesi veya sonrasında büyüme geriliği, yüz anormallikleri, kalp kusurları, zekâ geriliği; eklem, kol veya bacak anormallikleri görülebilir.

Uyuşturucu bağımlısı annelerin bebekleri ciddi sağlık sorunları ile doğar. Bu tür gebeliklerin yarısında bebekler madde bağımlısı olarak doğar. Bağımlı annelerde erken doğum veya doğan bebeklerde beyin hasarı sıklıkla görülür. Gebelik süresince düzenli sağlık kontrollerine gidilmelidir. Bu kontrollerin dışında anormal bir durum olduğunda da sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kanamalar, ateşli hastalıklar, gebelik zehirlenmesi, nedensiz sancılar vb. durumlar tehlikeli sonuçlara yol açmadan tıbbi yardım alınmalıdır.

Gebelik kadın yaşamının hassas bir dönemidir. Anne olmaya hazırlanan kadınlarda alınganlık, duygusallık, sinirlilik hâli görülebilir. Hormonlardaki değişimin, gebelik sürecinin vücutta yarattığı değişimlerin doğal olduğu kabul edilmelidir. Bu dönemde anne adayının yakın çevresindeki kişiler, onun kaygılarını azaltacak, yardımcı olacak şekilde davranmalıdır. Gebelik döneminin sağlıklı bir ruh hâli ile geçirilmesi anne ve bebeğin genel sağlığı için önemlidir.

Aile bireylerinin yakın ilgisi anne adayının ruh sağlığını olumlu yönde etkiler.

3. Gebelik döneminde sorunlar

Gebelik dönemini sorunsuz geçiren kadınların büyük çoğunluğu sağlıklı bir bebek dünyaya getirirler. Ancak bazı etkenler erken doğum, düşük, gelişme geriliği vb. durumlara yol açabilir. Bu nedenle bazı riskli durumlar göz önünde bulundurulmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.

Anne ve bebek sağlığını olumsuz etkileyecek durumlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.

• Anne adayının 17 yaştan küçük, 35 yaştan büyük olması.

• İki gebelik arasındaki sürenin 2 yıldan az olması.

• Gebelik sayısının 4'ten fazla olması.

• Anne adayının kalp, damar, böbrek hastalıkları, tüberküloz gibi süreğen hastalığının olması.

• Anne adayının önceki yıllarda istenmeyen gebeliğinin sonlandırılmış veya düşük yapmış olması.

Sigara, alkol, uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklarının olması,

Sosyal ve ekonomik gücün yetersiz, eğitim düzeyinin düşük olması.

b. Doğum

Normalde gebelik süresi son adet kanamasından itibaren 40 haftadır. Bebek 38-42. haftalarda doğmuş ise zamanında doğmuş kabul edilir.

Nedenleri tam olarak bilinmese de annenin, rahim yapısının kusurlan, ciddi bir hastalığının olması, sigara içmesi gibi durumlar; bebeğin anne karnında ölümü, çoklu gebelik vb. erken doğum sancılarına yol açabilir. 28-37. haftalarda doğan bebekler "prematüre" olarak kabul edilir. Bu bebekler özel bir bakım ile yaşatılabilir.

Erken doğum kadar tehlikeli bir durumda uzamış gebeliktir. 42. haftasında hâlâ sonlanmamış gebeliklerde suni doğum sancıları başlatılarak ya da sezaryen ile doğum gerçekleştirilir. Bu bebekler "postmatüre" olarak kabul edilir. Uzamış gebeliklerde gelişimini tamamlamış bebek plasentadan yeterli besin ve oksijeni alamayacağından tehlikeli sonuçlara yol açabilir.

Normal bir doğumun başladığını gösteren bazı işaretler vardır. Bunlardan biri doğum sancılarından birkaç saat önce kanlı ve koyu kıvamlı bir sızıntının olmasıdır. Bazı hormonların etkisiyle rahimde kasılmalar ve doğum sancıları başlar. Bebeği çevreleyen kese yırtılır. Kesenin içini dolduran amniyon sıvısı boşalır. Doğum sancılarının artması ile birlikte rahimdeki kasılmalar düzenli aralıklarla olur. Kasılmalar gittikçe şiddetlenir ve uzun sürer. İki kasılma arası kısalır. Rahim boynu açılır ve bebek doğum kanalına itilir. Kasılmalar ve annenin ıkmmasıyla oluşan basınçla bebek hareket eder ve vajina açıklığının artmasıyla dışarı çıkar. Bebeğin göbek bağı kesilir. İlk muayenesi yapılır, tartılır ve temizlenir. Doğumdan yaklaşık 10-30 dakika sonra da plasenta dışarı atılır. İlk doğumlarda, doğum sancılarının başlamasıyla bebeğin doğumuna kadarki süre yaklaşık 13 saattir. Sonraki doğumlarda bu süre kısalır.

Normal yolla yapılamayan doğumlarda sezaryen yöntemi kullanılır. Sezaryen karnın ve rahmin kesilerek açıldığı cerrahi bir yöntemdir. Bebek bu açıklıktan alınır.

- Erken doğumlarda,

- Bebeğin büyük, annenin doğum kanalının dar olması durumunda. Çoklu gebeliklerde,

- Bebeğin anormal pozisyonlarda gelişinde vb. durumlarda sezaryen gereklidir.

c. Lohusalık, Emziklilik Dönemi ve Bakımı

Doğumdan sonra, büyüyen rahim önceki hâline dönmeye başlar. Yaklaşık 6 hafta süren bu dönem doğum sonu (lohusalık) dönemi olarak adlandırılır.

Bazı hormonların etkisiyle süt salgılanmaya başlar ve doğumdan sonraki birkaç saat içinde bebek emzirilir.

Süre ne olursa olsun annenin bebeğini emzirmeye devam ettiği döneme de emziklilik dönemi denir.

Emziklilik döneminde meme başı çatlakları, meme iltihabı, tıkanma gibi sorunlarla karşılaşılabilir. Düzenli emzirmek, sütün boşalmasını sağlamak genelde sorunlann kendiliğinden kaybolmasını sağlar. Ciddi durumlarda ise hekimin uyarılarına uyulmalıdır. Sıkça karşılaşılan meme başı çatlaklarında emzirmeden önce kaynatılıp soğutulmuş suyla meme başlarım silmek yararlı olacaktır. Genelde anne sütü çatlamayı önleyecek yumuşaklığı sağlar.

Bazen de meme başı çatlaklarından giren bakteriler iltihaplara yol açabilir. Memenin bir bölümü kızarır, sert ve sıcaktır. Hekim önerisi olmadan göğüslere merhem sürülmemelidir.

Doğum sırasında kullanılan aletlerin temiz olmaması, doğum sonrasında temizlik kurallarına dikkat edilmemesi doğum yolu ya da rahimde enfeksiyonlara neden olabilir. Lohusa humması (al basması) olarak bilinen mikrobik hastalık sırasında yüksek ateş, karın ağrısı, bulantı, kusma gibi belirtiler görülür. Şok ve ölüme yol açabileceğinden hekime başvurulmalıdır.

Lohusalık ve emziklilik döneminde anne yeterli ve dengeli beslenmeli, bol su içmelidir.

Gebelik sırasında azalan vitamin ve mineraller tekrar sağlanmalı, sütün yeterli ve kaliteli olması için anne yediklerine dikkat etmelidir. Normalde ihtiyaç duyulan kaloriden daha fazlası alınmalıdır. Özellikle protein, kalsiyum, demir ve vitaminler yönünden zengin gıdalar alınmalıdır. Lohusalık ve emziklik döneminde anne ağır işler ve stresten uzak durmalıdır.

read more

sağlık Site istatistikleri
 
Sağlık, Kadın Hastalıkları