15 Nisan 2010 Perşembe

Çocuklarda Büyüme ve Gelişme 0 yorum

15 Nisan 2010 Perşembe |
ÇOCUK GELİŞİMİ
Ülkemizde bebek ölüm oranı son yıllarda düşmüş olsa da birçok gelişmiş ülkeye göre hâlâ yüksektir. Bir yaşından küçük çocukların % 30'u önlenebilir hastalıklara karşı tam aşılanmamıştır. Beş yaşından küçük çocukların % 16'sı da yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıyadır. Bu sorunlar göz önüne alındığında ülkemizde çocukların sağlığının korunması ve doğumdan itibaren gelişimlerinin izlenmesi önemlidir. Çünkü birçok faktör çocuk sağlığını etkiler.Annenin gebelik dönemini etkileyen faktörler dünyaya gelecek çocuğun sağlığını da etkiler. Örneğin annenin gebelikte radyasyon etkisi altında kalması, bazı ilaçlan kullanması doğum sırasında çocuğun anne karnında oksijensiz kalması, boynuna kordon dolanması gibi durumlar çocuk sağlığını olumsuz etkiler. Özellikle beyinde kalıcı hasarlara yol açabilir.

Doğumdan sonraki ilk bir ay çocuğun hayatta kalması için önemli bir dönemdir bu dönemde iyi bir bakım ve nitelikli bir sağlık hizmetinin alınması gereklidir. Bebeğin iyi ve dengeli beslenmesi sağlanmalıdır. Anne sütünün yeterli olması ve bebeğin ihtiyacını karşılaması önemlidir. Hastalıklara karşı bağışıklama çocuk sağlığının korunmasında ve vücudunun direncinin artırılmasında olumlu yönde etki eder.

Bazı genetik bozukluklar çocuklarda ruhsal ve bedensel hastalıklara neden olabilir. Örneğin Down Sendromu kromozomlarla ilgili bir anormallikten kaynaklanır. Bu durum büyüme geriliği, zihinsel kusur ve iskelet bozukluklarına neden olur.


Büyüme ve Gelişme

Çocuğun büyüme ve gelişmesinin beklenen düzeyde olup olmadığını anlamak için düzenli aralıklarla izlenmesi gerekir. Bu amaçla hazırlanmış büyüme eğrileri gelişimi izlemek için yararlıdır (Grafik 1.1). Büyümenin ve gelişmenin izlendiği kontroller çocuklarda ortaya çıkabilecek çeşitli hastalıkların, bedensel ya da zihinsel engellerin erken dönemde fark edilmesini ve tedavisinin yapılmasını sağlar.

Kız ve erkek çocuklarda büyüme eğrileri

Türkiye standartlarına göre zamanında doğan bir bebek 48-50 cm boyundadır. Kütlesi 3000-3500 gramdır. Gelişimi normal seyreden 1 yaşındaki çocuk doğum kilosunun üç katına, boyu da doğum sonrasının 1,5 katına erişir.

Boy ve kilo artışının yanında çocuklar aylara ve yaşa göre kazanılan bedensel yetenekler ve zihinsel gelişim özellikleri gösterirler. Bu özellikler aşağıdaki gibi sıralanabilir.

Yeni doğan: Sırt üstü yatırıldığında dizlerini karnına çeker, kollarını kıvırır. Yüz üstü yatarken başını yana çevirebilir. Emme, arama, yakalama refleksi vardır.

1 aylık: Yüz üstü yatırılmca başını kaldırabilir. Ellerinden tutup oturtulur duruma getirilirse başı geriye düşer.

3 aylık: Yüz üstü yatırılınca kolları ile destek alarak başını kaldırır, sağa sola çevirir. Ellerinden tutup oturtulur duruma getirilirse başını dik tutar. Gülümser ve ses çıkarır. Arka bıngıldak kapanır.

6 aylık: Destekle oturabilir. Yabancıları tanıdıklarından ayırabilir. Alt çenedeki ilk kesici dişleri çıkar.

9 aylık: Destekle ayakta durabilir ve yürüme hareketleri yapar. Emekler, "baba", "anne", "mama" gibi iki heceli sözcükleri söyler.

12 aylık: Elinden tutulunca yürür. Söylenenlerin bazılarını anlar. Söylediği sözcük sayısı artar. Top ile oynar. 6-8 dişi vardır.

24 aylık: Merdiven iner çıkar. Organlarını tanır. Tuvalet ihtiyacım söyler. Eşyalara tırmanır. Üç sözcüklü cümle kurabilir. 16 dişi vardır.

4 yaşında: Sayı sayar. Renkleri tanıyabilir. Grup oyunlarına katılabilir. Masal anlatır. Tuvaletini kendi yapar.

6 yaşında: 10'a kadar sayar. Sağ ve sol elini gösterebilir. Paralan tanır.

read more

12 Nisan 2010 Pazartesi

Ana ve Çocuk Sağlığı 0 yorum

12 Nisan 2010 Pazartesi |
ANA VE ÇOCUK SAĞLIĞI

Toplum sağlığı açısından özellikle önem taşıyan konulardan biri ana ve çocuk sağlığıdır. Çünkü, birçok ülkede sağlık sorunları doğurgan çağdaki kadınlarda ve çocuklarda yoğunlaşmaktadır. Ana ve çocuk sağlığı hizmetlerinin kalitesinin artırılması genel sağlık sorunlarının çözümü açısından gerekli olmaktadır.

1. Ana Sağlığı

Sağlık hizmetleri açısından ana, doğurganlık çağındaki kadın olarak tanımlanır. Çocuk sahibi olsun ya da olmasın 15-49 yaş arasındaki kadınlar ana olarak kabul edilir.
Ana ve çocuk sağlığı hizmetleri doğurganlık çağındaki kadınlarla, okul öncesi (0-6 yaş) çocuklara yönelik hizmetlerdir. Bu iki grup birlikte ele alınır. Çünkü ananın sağlığı çocuğun sağlığını doğrudan etkilerken çocuğun sağlığı da ananın ruhsal ve bedensel sağlığını etkiler.

Ülkemizde 2005 nüfus istatistiklerine göre genel nüfusun yaklaşık % 38'ini ana ve çocuklar (0-6 yaş) oluşturmaktadır (Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü verilerinden alınmıştır.). Bu grubun yeterli düzeyde sağlık hizmetleri alması yeni yetişen nesillerin sağlıklı olması için gereklidir.

a. Gebelik dönemi

Erkeklerin üreme sisteminde sperm adı verilen üreme hücresi, kadınların üreme sisteminde ise yumurta adı verilen üreme hücresi oluşturulur.

Kadın üreme organında yumurta ile spermin birleşmesine döllenme denir.

Döllenme ile başlayan ve bebeğin doğumuna kadar geçen süre gebelik adını alır.

Kadınlarda her ay genellikle bir yumurta hücresi olgunlaşır. Yumurtalıktan serbest bırakılan bu hücre yaklaşık 24 saat hayatta kalır. Gebe kalma olasılığı da âdet kanamasının başlangıcından sonraki 12-14. günlerde daha yüksektir. Yumurtanın olgunlaşması ve atılması bir döngü takip ettiğinden âdet kanamasından sonra yeni yumurta hücresinin atılımı genellikle bu günlere rastlar. Bu dönemde yumurtanın spermle karşılaşması gebeliğin başlangıcıdır. Bir sperm hücresinin dölleme yeteneği ise dişi vücuduna bırakıldıktan sonra 72 saat boyunca korunur. Yumurtanın atıldığı ve canlılığını koruduğu bu günlerde yumurta, sperm tarafından döllenmiş ise meydana gelen bu hücre zigot adını alır. Hem annenin hem babanın kalıtsal özelliklerini taşıyan zigot hemen bölünmeye başlar.

Zigot önce iki hücreye bölünür ve bölünmeler ikiye katlanarak devam eder. Yaklaşık 5-7 gün sonra çok sayıda hücre taşıyan bu yapı yani embriyo annenin rahim iç duvarına tutunur.

Doğuma kadar embriyonun anne ile bağlantısını, beslenmesi ve korunmasını sağlayan plasenta oluşur.

Normal gebelik süresi ortalama 280 gündür (40 haftadır. * Özellikle ilk üç ay gebeliğin en riskli dönemidir. Bu dönemde embriyoda gelişim hızlıdır ve dışarıdan gelecek etkenlere duyarlıdır. Düşüğün ortaya çıkma olasılığı ilk üç ayda yüksektir.

Düşük, gebeliğin 20. haftadan önce sona ermesidir.

Düşüğün nedenleri arasında gelişim anormallikleri, hastalıklar, rahimdeki kusurlar sayılabilir.

1. Gebelik belirtileri

Gebeliğin oluşmasıyla birlikte bazı belirtiler ortaya çıkar.

Başlıca gebelik belirtileri;

Âdet kanamasının gecikmesi ve olmaması,

Göğüslerin dolgunlaşması, sızlaması ve duyarlılığının artması,

Göğüs uçlarındaki kahverengi halkanın koyulaşması,

Bulantı ve kusma,

Yorgunluk hâlsizlik hissi, uyuma isteğinin artması,

Sık idrara çıkma,

3. aydan itibaren karında büyüme,

4. aydan sonra fetüsün hareketlerinin hissedilmesidir.

Bu hormon öncelikle kanda ve idrarda bulunur. Kan veya idrar örneği alınarak gebelik testi yapılır.

2. Gebelik Döneminde Bakım

Gebelik düşünüldüğünde bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Bunun amacı gebelik öncesi genel sağlık kontrolünün yapılmasıdır. Anne ve baba arasında Rh kan uyuşmazlığı olup olmadığı tespit edilir. Annenin varsa şeker hastalığı, yüksek tansiyon, anemi vb. hastalıkları tespit edilir. Gebelikte risk oluşturabilecek hastalıklar kontrol altına alınır.

Annenin 35 yaş üzerinde olmasının , Ailede kalıtsal bir hastalığın bulunmasının,

- Annenin aşırı kilolu ya da zayıf olmasının,

- Annenin sigara, alkol vb. zararlı maddeler kullanmasının,
Düzenli alınan ilaçların olmasının vb. durumların etkisinin ne olacağı

Gebelik kesinleştikten sonra belirli aralıklarla bir sağlık kuruluşuna gidilerek düzenli kontroller yaptırılmalıdır. Doğum öncesi bakım, gebeliğin izlenmesi hem anne hem çocuk sağlığı açısından önemlidir.

Doğum öncesi bakımda şunlar yapılır.

• 10-12. haftadan itibaren bebeğin kalp sesleri dinlenir.

• Ultrasonografi ile bebeğin gelişimi izlenir. Baş büyüklüğü, cinsiyet tespit edilebilir. Başın genişliği gebeliğin sağlıklı devam edip etmediği hakkında fikir verir.

• Annenin kan basıncı, kilo artışı izlenir. Annenin gebelik boyunca 10-12 kg alması gerekir.

• Gebeliğin 5. ayından itibaren 1 ay ara ile iki doz tetanos aşısı yapılır. Doğum sırasında oluşabilecek enfeksiyon riskine karşı bebek ve anne korunmuş olur.

• Son aylarda bebeğin anne karnındaki duruş şekli izlenir. Doğumun ne şekilde yapılacağı belirlenir.

• Doğum ve bebek bakımı konusunda anne bilgilendirilir.

Gebelik dönemi boyunca annenin sağlığının ve bebeğin gelişiminin hekim, ebe ve hemşireler tarafından izlenmesinin yanında annenin bazı kurallara uyması gerekir.

Sağlıklı bir gebelikte annenin uyması gereken kurallar:

• Sağlıklı bir gebelik için hekim önerisi dışında ilaç kullanılmamalıdır. Çünkü her ilaç plasentadan bebeğe geçer. Bazı ilaçların gelişim bozukluklarına yol açtığı bilinmektedir.

• Sağlıklı bir gebelik için anne adayı yeterli ve dengeli beslenmeye özen göstermelidir (Resim 1.3). Beslenme yetersiz olursa bebeğin büyümesi de geri kalabilir. Protein, karbonhidrat ve yağlar yeterli alınmalıdır. Özellikle bu dönemde annenin demir, kalsiyum ihtiyacı artar. Hekimler minerallerin yanında folik asit gibi ek vitamin desteği de önerirler. Gebelikte toprak, sabun vb. zararlı maddeleri yeme gibi alışkanlıkların ortaya çıkmasının nedeni demir eksikliğidir. Demir eksikliğinin olması annede kansızlığa yol açar.
Günlük beslenmede yeterince taze meyve yenilmelidir.

Özellikle gebeliğin ilk ayında röntgen ışınlarının etkisinde kalınması bebekte gelişim bozukluklarına ve sakatlıklara yol açar.

Gebelikte bazı mikrobik hastalıklann geçirilmesi veya gebelik öncesinde annenin HIV (İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü) veya hepatit-B taşıyıcısı olması bebeğe ciddi zararlar verir. Hastalık etkenleri gebelik ya da doğum sırasında bebeğe geçer. HIV taşıyıcısı kadınlar gebe kalmamalıdır. Erken doğum riski hepatit-B taşıyan kadınlarda sık görülür.

kalp ve sinir sistemi sorunlarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Toksoplazmozis ise bir tür parazitin yol açtığı hastalıktır. Özellikle az pişmiş, hastalıklı hayvanların etlerinden, kedi gibi ev hayvanlarının dışkılarından temas yoluyla geçebilir. Düşüklere ve sinir sistemi sorunlarına yol açabilir.

Gebelikte vücudu sıkmayan rahat ve bol giysiler giyilmelidir. Yüksek topuklu olmayan, yürüyüşe elverişli rahat ayakkabılar tercih edilmelidir. Dinlenmeye zaman ayrılmalıdır.
Gebelik döneminde rahat giysiler tercih edilmelidir.

Gebelikte aşın yorgunluktan kaçınmak, dinlenmeye zaman ayırmak gerekir.

Gebelik döneminde düzenli egzersizler yapmak annenin dayanıklılığını artırır. Bu, doğumun daha kolay gerçekleşmesinde yardımcı olabilir. Özellikle kalp ve akciğer sağlığının artması ve doğum sırasında yorgunluğa yenilmeden annenin bebeğini itmesini kolaylaştırır. Egzersizler, normal hareketlerin dışında ağır ve aşırı hareketler olmamalıdır. Yüzme, yürüyüş, hafif aerobik hareketleri yararlıdır. Gebelik döneminde sigara içilmesi düşük doğum ağırlıklı bebeklerin doğmasına neden olabilir. Bu bebekler hastalıklara karşı güçsüzdür. Aynca sigara içen annelerde düşük ve erken doğumlara daha sık rastlanır.

Alkol de gebelikte zararlı olan maddelerden biridir. Çok alkol alan veya alkolik annelerin bebeklerinde doğum öncesi veya sonrasında büyüme geriliği, yüz anormallikleri, kalp kusurları, zekâ geriliği; eklem, kol veya bacak anormallikleri görülebilir.

Uyuşturucu bağımlısı annelerin bebekleri ciddi sağlık sorunları ile doğar. Bu tür gebeliklerin yarısında bebekler madde bağımlısı olarak doğar. Bağımlı annelerde erken doğum veya doğan bebeklerde beyin hasarı sıklıkla görülür. Gebelik süresince düzenli sağlık kontrollerine gidilmelidir. Bu kontrollerin dışında anormal bir durum olduğunda da sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kanamalar, ateşli hastalıklar, gebelik zehirlenmesi, nedensiz sancılar vb. durumlar tehlikeli sonuçlara yol açmadan tıbbi yardım alınmalıdır.

Gebelik kadın yaşamının hassas bir dönemidir. Anne olmaya hazırlanan kadınlarda alınganlık, duygusallık, sinirlilik hâli görülebilir. Hormonlardaki değişimin, gebelik sürecinin vücutta yarattığı değişimlerin doğal olduğu kabul edilmelidir. Bu dönemde anne adayının yakın çevresindeki kişiler, onun kaygılarını azaltacak, yardımcı olacak şekilde davranmalıdır. Gebelik döneminin sağlıklı bir ruh hâli ile geçirilmesi anne ve bebeğin genel sağlığı için önemlidir.

Aile bireylerinin yakın ilgisi anne adayının ruh sağlığını olumlu yönde etkiler.

3. Gebelik döneminde sorunlar

Gebelik dönemini sorunsuz geçiren kadınların büyük çoğunluğu sağlıklı bir bebek dünyaya getirirler. Ancak bazı etkenler erken doğum, düşük, gelişme geriliği vb. durumlara yol açabilir. Bu nedenle bazı riskli durumlar göz önünde bulundurulmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.

Anne ve bebek sağlığını olumsuz etkileyecek durumlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.

• Anne adayının 17 yaştan küçük, 35 yaştan büyük olması.

• İki gebelik arasındaki sürenin 2 yıldan az olması.

• Gebelik sayısının 4'ten fazla olması.

• Anne adayının kalp, damar, böbrek hastalıkları, tüberküloz gibi süreğen hastalığının olması.

• Anne adayının önceki yıllarda istenmeyen gebeliğinin sonlandırılmış veya düşük yapmış olması.

Sigara, alkol, uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklarının olması,

Sosyal ve ekonomik gücün yetersiz, eğitim düzeyinin düşük olması.

b. Doğum

Normalde gebelik süresi son adet kanamasından itibaren 40 haftadır. Bebek 38-42. haftalarda doğmuş ise zamanında doğmuş kabul edilir.

Nedenleri tam olarak bilinmese de annenin, rahim yapısının kusurlan, ciddi bir hastalığının olması, sigara içmesi gibi durumlar; bebeğin anne karnında ölümü, çoklu gebelik vb. erken doğum sancılarına yol açabilir. 28-37. haftalarda doğan bebekler "prematüre" olarak kabul edilir. Bu bebekler özel bir bakım ile yaşatılabilir.

Erken doğum kadar tehlikeli bir durumda uzamış gebeliktir. 42. haftasında hâlâ sonlanmamış gebeliklerde suni doğum sancıları başlatılarak ya da sezaryen ile doğum gerçekleştirilir. Bu bebekler "postmatüre" olarak kabul edilir. Uzamış gebeliklerde gelişimini tamamlamış bebek plasentadan yeterli besin ve oksijeni alamayacağından tehlikeli sonuçlara yol açabilir.

Normal bir doğumun başladığını gösteren bazı işaretler vardır. Bunlardan biri doğum sancılarından birkaç saat önce kanlı ve koyu kıvamlı bir sızıntının olmasıdır. Bazı hormonların etkisiyle rahimde kasılmalar ve doğum sancıları başlar. Bebeği çevreleyen kese yırtılır. Kesenin içini dolduran amniyon sıvısı boşalır. Doğum sancılarının artması ile birlikte rahimdeki kasılmalar düzenli aralıklarla olur. Kasılmalar gittikçe şiddetlenir ve uzun sürer. İki kasılma arası kısalır. Rahim boynu açılır ve bebek doğum kanalına itilir. Kasılmalar ve annenin ıkmmasıyla oluşan basınçla bebek hareket eder ve vajina açıklığının artmasıyla dışarı çıkar. Bebeğin göbek bağı kesilir. İlk muayenesi yapılır, tartılır ve temizlenir. Doğumdan yaklaşık 10-30 dakika sonra da plasenta dışarı atılır. İlk doğumlarda, doğum sancılarının başlamasıyla bebeğin doğumuna kadarki süre yaklaşık 13 saattir. Sonraki doğumlarda bu süre kısalır.

Normal yolla yapılamayan doğumlarda sezaryen yöntemi kullanılır. Sezaryen karnın ve rahmin kesilerek açıldığı cerrahi bir yöntemdir. Bebek bu açıklıktan alınır.

- Erken doğumlarda,

- Bebeğin büyük, annenin doğum kanalının dar olması durumunda. Çoklu gebeliklerde,

- Bebeğin anormal pozisyonlarda gelişinde vb. durumlarda sezaryen gereklidir.

c. Lohusalık, Emziklilik Dönemi ve Bakımı

Doğumdan sonra, büyüyen rahim önceki hâline dönmeye başlar. Yaklaşık 6 hafta süren bu dönem doğum sonu (lohusalık) dönemi olarak adlandırılır.

Bazı hormonların etkisiyle süt salgılanmaya başlar ve doğumdan sonraki birkaç saat içinde bebek emzirilir.

Süre ne olursa olsun annenin bebeğini emzirmeye devam ettiği döneme de emziklilik dönemi denir.

Emziklilik döneminde meme başı çatlakları, meme iltihabı, tıkanma gibi sorunlarla karşılaşılabilir. Düzenli emzirmek, sütün boşalmasını sağlamak genelde sorunlann kendiliğinden kaybolmasını sağlar. Ciddi durumlarda ise hekimin uyarılarına uyulmalıdır. Sıkça karşılaşılan meme başı çatlaklarında emzirmeden önce kaynatılıp soğutulmuş suyla meme başlarım silmek yararlı olacaktır. Genelde anne sütü çatlamayı önleyecek yumuşaklığı sağlar.

Bazen de meme başı çatlaklarından giren bakteriler iltihaplara yol açabilir. Memenin bir bölümü kızarır, sert ve sıcaktır. Hekim önerisi olmadan göğüslere merhem sürülmemelidir.

Doğum sırasında kullanılan aletlerin temiz olmaması, doğum sonrasında temizlik kurallarına dikkat edilmemesi doğum yolu ya da rahimde enfeksiyonlara neden olabilir. Lohusa humması (al basması) olarak bilinen mikrobik hastalık sırasında yüksek ateş, karın ağrısı, bulantı, kusma gibi belirtiler görülür. Şok ve ölüme yol açabileceğinden hekime başvurulmalıdır.

Lohusalık ve emziklilik döneminde anne yeterli ve dengeli beslenmeli, bol su içmelidir.

Gebelik sırasında azalan vitamin ve mineraller tekrar sağlanmalı, sütün yeterli ve kaliteli olması için anne yediklerine dikkat etmelidir. Normalde ihtiyaç duyulan kaloriden daha fazlası alınmalıdır. Özellikle protein, kalsiyum, demir ve vitaminler yönünden zengin gıdalar alınmalıdır. Lohusalık ve emziklik döneminde anne ağır işler ve stresten uzak durmalıdır.

read more

Aile Planlaması 0 yorum

AİLE PLANLAMASI

Aile planlaması ve bu alanda yürütülen hizmetler tüm dünya ülkelerinin sağlık programlarında önemli yer tutmaktadır. İnsanlar artık aile planlaması hakkında bilgi sahibidir. Dünyadaki evli çiftlerin en az yansı, bir aile planlaması yöntemi kullanmaktadır. Ülkemizde de ana çocuk sağlığı ve toplum sağlığı açısından önemi bilinen aile planlaması hizmetlerinin kalitesinin artırılması için çalışmalar sürdürülmektedir.

1. Aile Planlamasının Tanımı

Aile planlaması; ailelerin istedikleri zaman ve bakabilecekleri sayıda çocuk sahibi olabilmeleri için yürütülen çalışmalardır.

Aile planlamasının temel amaçlan şunlardır:

Ailelere gebeliği önleme yöntemleri hakkında bilgi vermek.

Gebe kalma aralığını düzenlemek.

Aşırı doğurganlığı önlemek.

Bedenen ve ruhen sağlıklı çocuklar yetişmesini sağlamak.

Doğum yapma yaşını ayarlamak.

İstenmeyen gebelikleri önlemek.

Çocuk sahibi olamayan ailelere yardımcı olmak.

uıe planlamasının amaçlarının neıer omugunu açiKiaymız.

2. Aile Planlamasının Ana Çocuk Sağlığına Etkisi


Sık ve çok doğum yapmak hem ana hem çocuk sağlığını olumsuz yönde etkiler. İki doğum arasında en az 2-3 yıllık bir süre olmalıdır.

Sık ve çok doğum yapmanın ana sağlığına olumsuz etkileri.

Annede aşın doğurganlığa bağlı üreme sistemi hastalıkları görülebilir.

Sık gebelik sonucu beslenme bozukluklan ve kansızlık ortaya çıkabilir.

Gebelik ya da doğum sırasında ana ölümleri oranı artar.

Sık gebe kalmaya bağlı olarak düşük görülme riski artar. Düşükler ve istenmeyen

gebeliklerin sona erdirilmesi ana sağlığını olumsuz yönde etkiler.

Sık ve çok doğumlar annenin ruh sağlığını bozabilir.

Sık ve çok doğum yapmanın çocuk sağlığına etkileri:

Düşük doğum ağırlıklı bebek doğma olasılığı artar.

Bebek ölümleri artar.

Zihinsel ve bedensel gelişim bozukluklan olan bebek doğumları artabilir.

Çok sayıda çocuk, anne babanın yeterli sevgi ve ilgiyi göstermesini engeller.

Aile planlamasının ana sağlığına olumlu etkileri:

Gebelik, düşük ve doğuma bağlı ana ölümleri azalır.

Kadınlarda üreme sistemi hastalıklan azalır. <

Kansızlık ve beslenme bozukluğu gibi hastalıklar azalır. Düşük ve kürtaj sayısı azalır.

Sağlıklı anne sayısı artar.

Aile planlamasının çocuk sağlığına olumlu etkileri:

Düşük doğum ağırlıklı bebek doğma olasılığı azalır.

Bebek ölümleri azalır.

Çocukların beden ve ruh sağlığı gelişimi olumlu etkilenir. Aile çocuğa yeterli ilgi

ve sevgiyi gösterebilir. İhtiyaçlarını yeterli düzeyde karşılayabilir.

Çocukların hastalıklara yakalanma riski azalır.

3. Toplum Sağlığı Açısından Aile Planlaması

Aile planlaması hizmetleri yeterli düzeyde verildiğinde ana ve çocuk sağlığı olumlu düzeyde etkilenir. Dolayısıyla sağlıklı bireylerden oluşan toplum da sosyal ve ekonomik yönden gelişme sağlar.

Aile planlamasının toplum sağlığına etkileri:

Ailelere gebeliği önleme yöntemlerinin anlatılması ve uygulanması nüfus artış hızının yavaşlamasına katkıda bulunur.

• Gebe kalma aralığının en az 2-3 yıl olması gerekir. Aile planlaması ile bunu düzenlemek anne sağlığının korunmasını ve sağlıklı çocuklara sahip olunmasını sağlar.

• Aşırı doğurganlığı önlemek anne sağlığını korur. Araştırmalar üçüncü doğumdan sonra gebelik ve doğumla ilgili risklerin arttığını göstermektedir. Beşinci doğumdan sonra anne ve bebeğin ölüm riski artar. Aile planlaması yöntemleri aşırı doğurganlığı önler.

• Ailedeki çocuk sayısının fazla olmaması ailenin çocuklarına yeterli zamanı ayırmasını, maddi ve manevi gereksinimlerini karşılamayı kolaylaştırır. Böylece topluma bedenen ve ruhen sağlıklı çocuklar yetiştirilebilir.

• 20 yaşından önce ve 35 yaşından sonraki doğumlar anne ve bebek ölümlerini artırır. Aile planlaması bu açıdan da anne ve çocuk sağlığını korur.

• İstenmeyen gebelikleri sonlandırmak yerine istenmeyen gebeliklerin önlenmesi anne sağlığını riske atmayı engeller.

Ülkemizde aile planlaması hizmetleri sağlık evleri, sağlık ocakları, ana çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri ile hastanelerde verilmektedir. Bu kuruluşlardaki hizmetler ise hekimler, ebeler, hemşireler tarafından halka sunulur.

read more

9 Nisan 2010 Cuma

Aile ve Toplum 0 yorum

9 Nisan 2010 Cuma |
AİLE HAYATI

İlkel dönemlerden günümüze toplumlar, tarihsel süreç içerisinde değişiklikler geçirmişlerdir. Toplumsal düzenin bir parçası olan aile de benzer değişiklikleri yaşamıştır. Bu değişim toplumun ihtiyaçlarına göre belirlenmiştir. Bu nedenle de aile yüzyıllardır sosyal bir kurum olarak varlığını sürdürmüştür

1. Aile Kavramı ve Toplumdaki Yeri
Bütün toplumlarda hemen her birey, bir aile grubunun içinde doğar ve orada yetişir. Her toplumda farklılıklar gösterse de bir aile sistemi vardır. Bireyin ilk deneyimlerini kazandığı ilk tutum ve davranışlarının belirlendiği ortam ailedir. Bu nedenle aile, insan yaşamında en önemli ilk toplumsallaşma kurumudur.Aile; kısaca toplumun temel birimi olarak tanımlanabilir. Aile, ülkenin ekonomik, siyasal ve sosyal değişimlerini etkiler. Yüzyıllardır bir değişim süreci geçirse de bir toplumda aile; üreme, çocukların bakımı ve beslenmesi, aile üyelerinin duygusal ihtiyaçlarının karşılanması gibi işlevleri yerine getirmiştir.

Bunun yanında aile, bireylerin sosyalleştiği ve kültür birikimini edindiği bir toplumsal kurum olması yönüyle sosyal ve kültürel yönden toplumları etkiler. Aynı zamanda aile, ülkenin işgücüne ve üretim sürecine katılması yönüyle de ekonomik yönden toplum üzerinde etkilidir.

Günümüz toplumlannda aile kurumunu sınıflandırabilmek için geleneksel "geniş aile" ve "çekirdek aile" ayrımı yapılmaktadır.
Çekirdek aile; anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşur.
Geniş aile; anne, baba ve onların anne babalan, kardeşleri, çocuklar ve bazen de kardeş çocuklannı kapsayan geniş bir topluluktur.
Araştırmacılar, her ailenin kendine özgü özellikleri olmakla buuKic tüm ailelerde bulunan genel nitelikleri şu şekilde sıralarlar.
1 Aile, evrensel bir kurumdur.
1 Aile, duygusal bir temele dayanır.
• Aile, bireyi şekillendirme özelliğine sahiptir.
• Ailenin kapsamı sınırlıdır.
• Aile, toplumsal yapı içerisinde çekirdek özelliği taşımaktadır.
• Aile üyelerinin sorumlulukları vardır.
• Aile toplumsal kurallarla çevrilidir.
2. Aile Hayatına Etki Eden Faktörler
Huzurlu ve mutlu bir aile hayatının kurulması için evliliğe karar verirken kişisel faktörleri ve beklentileri dikkatli değerlendirmek gerekir. Yıllar boyu sürecek aile hayatında bireylerin ruh ve beden sağlığı ancak huzurlu bir aile hayatı ile sağlanabilir.

a. Evliliğe Karar Vermede Etkisi Olan Faktörler
Yaş, fiziksel ve duygusal olgunluk: Evliliğe hazır oluşta yaşın, fiziksel ve duygusal olgunluğun yüksek oranda etkisi vardır. Yasal olarak ülkemizde evlenme yaşı 18'dir. 18 yaşından küçük olanların evlenebilmeleri anne ve babalarının iznine bağlıdır. Genç yaşta evlenmek hem bedensel hem de ruhsal açıdan bazı sorunlara yol açabilir. Örneğin anne olmaya karar veren kişinin üreme sağlığı yönünden bu olgunluğa erişmiş olması gerekir. Aynı zamanda evlilik ve çocuk sahibi olma sorumluluğunu üstlenmek için duygusal yönden de hazır olmak önemlidir.

Ekonomik ve sosyal olgunluk: Evliliğe hazır oluş ile ekonomik ve sosyal olgunluk arasında da önemli bir ilişki vardır. Evlenecek kişilerin bir ailenin temel gereksinimlerini karşılayacak düzeyde gelire sahip olması gerekir. Maddi sıkıntılar evlilikte sorunlara yol açabilir.

Kişilerin öğrenimlerini tamamlayarak bir meslek ve iş sahibi olmaları, erkekler için askerlik görevini yapmış olmaları evliliğe karar vermede etkili olan faktörlerdir. Toplumun bir bireyi olarak sosyal sorumluluklarının farkında olan, iletişim becerilerini geliştirmiş, ülke ve dünyadaki gelişimleri izleyebilen, çevresiyle uyumlu ve hoşgörü sahibi kişiler sosyal olgunlukları yönüyle de kendilerini evliliğe hazır hissederler.

Eş seçimi: Evliliğe karar veren kişilerin, eğitim, ekonomik ve sosyal durumları, kültürel yapı ve kişilik özellikleri bakımından benzer özelliklere sahip ve uyumlu olması gerekir.

Eşler arasında iyi bir iletişimin kurulabilmesi, sevgi bağının oluşması, her türlü paylaşımın gerçekleşebilmesi için her yönden uyum sağlamak mükemmel olanıdır.

Akraba evlilikleri: Yakın akrabalar arasında yapılan evliliklerin olumsuz etkilerinin olabileceği unutulmamalıdır. Akrabalar arasındaki genetik benzerlik doğacak çocuklarda kalıtsal hastalıkların ve bazı gelişim bozukluklarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Örneğin eşler aileden gelen kalıtsal bir hastalığın taşıyıcısı olabilir. Bu kişilerin

b. Aile Hayatına Etki Eden Faktörler
Ailede huzur ve mutluluğu etkileyen çeşitli faktörlerden söz edilebilir. Bunlar aile içi iletişim, eşler arasındaki ilişki, aile bireylerinin görev ve sorumluluklarını üstlenmesi ve ailenin diğer sosyal kurumlarla uyumu olarak sıralanabilir.

Aile içi iletişimin sağlanması çocukların saygı, sevgi ve hoşgörü ortamında daha sağlıklı büyümesini sağlar. Dengeli, duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu ailelerde büyüyen çocuklar, özgüvene sahip olurlar. Bu aile ortamı aynı zamanda zihinsel gelişimleri için gerekli deneyimleri gerçekleştirebilmelerini sağlar.

Ailenin temeli karı-koca arasındaki ilişkidir. Sağlıklı bir ilişki, iki kişinin bilinçli olarak düşünüp sorumluluk içinde aldığı kararlara dayanır. Bu kişiler çocuk yetiştirmeyi dünyanın en sorumlu görevi kabul ederler. Böyle bir ailede çocukların gereksinimleri doğal olarak karşılanır. Anne baba arasındaki şiddetli geçimsizlik ve huzursuz aile ortamı aile bireylerinin sağlığını da olumsuz etkiler. Bu tür ailelerde çocuklar zihinsel ve ruhsal gelişimlerini tamamlayamaz ve kendi kişiliklerini bulamazlar. Ruhsal hastalıklara kadar giden sorunlarla karşılaşabilirler.

Aile bütünlüğünün korunması huzur ve mutluluğun sağlanması için aile bireyleri görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. Ailenin maddi gereksinimlerinin karşılanmasında, ev içi işlerin paylaşımında aile bireyleri iş bölümü yapmalıdır. Sıkıntılı ve zor günlerde ya da sevinçlerin paylaşıldığı günlerde dayanışma içinde olmak da ailenin devamlılığı için önemlidir.

Ailenin diğer sosyal kurumlarla olan ilişkisi aile huzurunun sağlanmasında etkilidir. Akrabalık ve komşuluk ilişkilerinin iyi olması aileyi olumlu yönde etkiler. Çocukların okula uyum sağlaması, öğretmenleri ve arkadaşları ile ilişkilerinde sorunlar yaşanmaması anne ve babayı da huzurlu kılar. Ebeveynlerin iş yaşamının olumlu ya da olumsuz yönleri de aileyi doğrudan etkiler.

Aile; diğer sosyal kurumlarla çatışma ve sorunlar yaşayabilir. Bu gibi durumlarda aile büyüklerinin desteği, anne babanın sorunlara getireceği akılcı çözümler ile aile bütünlüğü sağlanmalıdır.

read more

6 Nisan 2010 Salı

Anzarut 0 yorum

6 Nisan 2010 Salı |
ANZARUT -SARCOCOLLA (PENAECEAE)

Dahilen Kullanılışı: Pişirilip içilirse, safraya ve balgama iyi gelir. Mafsallarda ve dizlerde olan su toplanmasını ve şişlikleri giderir.
Kullanılışı: 4 gr anzarot, 40 gr badem yağı ile karıştırılır, birkaç defada içilir.
4 gr anzarot nişasta ve şekerle muhallebi gibi pişirilip yenilir, birkaç gün devam edilir. Şişmanlamak için günde 40 gr kadar badem yağı ile alınır veya muhallebi gibi pişirilip yenilir. Nefesdarlığında, göğüs ağrıları tuttuğunda, ilk gün 2 gr sarı sabır ile 1 gr anzarut beraber içilir. Diğer günlerde ise, günde 2 gr badem yağı ile veya diğer başka yağlarla karıştırılıp yenilirse nöbetleri azaltır, zamanla tedavi eder. 

Haricen: Yumurta akı veya süt ile beraber ezilip göze çekilirse, göz ağrılarına iyi gelir.
Göz kapaklarının birbirine yapışmasına ve gözde olan sulanmaya karşı bir miktar güherçile (natron) ile dövülüp, göze lapa gibi konulur. Sıracaya karşı da aynı şekilde kullanılır. Herhangi bir şeyi fitil haline getirip, toz haline getirilen anzaruta buladıktan sonra kulağa konulursa kulaktaki yara ve akıntıyı giderir. Birkaç gün devam edilmelidir. 

Not: Anzarut yalnız yenildiğinde saçların dökülmesine sebep olur. Bağırsaklara zarar verir. Kıl dökülen yerlere ceviz yağı sürülür.

read more

Antep Fıstığı 0 yorum

ANTEP FISTIĞI -PİSTACİA VERA
Antep fıstığı şurubu göğsü yumuşatıcı, balgam söktürücü, öksürük kesici, cinsi arzuyu artırıcıdır. 
Şurubun yapılışı; çam fıstığı içi, havanda su ile dövülür ve bu karışıma şeker şurubu ilave edilerek kullanılır.
Cinsi Arzuyu Artırmak İçin: 100 gr antep fıstığı, 100 gr çam fıstığı, 100 gr çekirdeksiz üzüm beraberce ezilip macun haline getirilir, sabahları aç karna 20-30 gr yenir. 
 Antep Fıstığı Sakızı:
Kullanıldığı Yerler:  
Dahilen: Ağızda emilerek mide ağrılarında ve boğaz iltihabında kullanılır.
Bağırsak iltihabında 5 gr sakız 100 gr sirkede eritilip içilir. 

Haricen: Basura karşı merhem halinde kullanılır. 
Merhem Yapılışı: Havacıva kökü suda kaynatılır, süzülür, geriye kalan su fıstık sakızı ve bal mumu ile hafifçe ısıtılarak merhem haline getirilir.

read more

sağlık Site istatistikleri
 
Sağlık, Kadın Hastalıkları